Geçtiğimiz hafta sonu Şanlıurfa, yalnızca yerel yönetim temsilcileriyle değil; tarihi dokusu, tertemiz sokakları ve sımsıcak havasıyla da dikkat çeken bir merkez haline geldi.Türkiye Muhtarlar Konfederasyonuna bağlı Şanlıurfa Tüm Muhtarlar Federasyonu’nun 1. Olağan Genel Kurulu, kentin bu özel atmosferinde yapıldı. Salon, Türkiye’nin dört bir yanından gelen muhtarlarla dolup taştı; sesler birliktelik çağrısıyla yankılandı.

Türkiye Muhtarlar Konfederasyonu Genel Başkanı Kadir Delibalta’nın kürsüdeki sözleri, kongrenin ruhunu belirledi: “Bizleri temsil eden meslektaşlarımızın iyi ya da kötü çalışmalarından bizler sorumluyuz. Muhtarlarımız birbirimizi sevmek zorunda değiliz; fakat birbirimize sahip çıkmak zorundayız. Bizler seçilmiş insanlarız. Bu ifade, yalnızca bir meslek örgütlenmesini değil, toplumsal sorumluluğun ve temsil hakkının da altını çizdi.

Delibalta’nın konuşmasında en dikkat çekici bölüm ise meclise yaptığı açık çağrıydı:
“Şimdi buradan seslenmek istiyorum ve şu an burada hükümetimizin, milletvekillerimizin önünde mecliste bulunan yasamızı çıkartmaları için onlardan söz almak istiyorum. Diyorum ki: Ankara’da hükümetin yasası, o masadan çıksın artık; muhtarlar yasası!”

Kongreden dışarı adım attığınızda Urfa’nın sıcak yüzü karşılıyor sizi: düzenli altyapı, tertemiz sokaklar ve turistik cazibesiyle göz dolduran bir kent. 50 dereceyi bulan sıcaklıkta halk boş sokaklarda uzun kollu gömleklerle serinliği yakalamaya çalışıyor. Urfa’nın yaşamla başa çıkma yöntemlerinden biri.Geceyle birlikte kent adeta nefes alıyor. Sıra gecesinin ritmiyle Balıklı Göl ziyaretçi akınına uğruyor. Hem tarih hem inanç hem kültür bu noktada birleşiyor.

Şanlıurfa’da muhtarlık kongresi vesilesiyle geçirdiğim bu iki gün, yalnızca mesleki bir izlenim değil, aynı zamanda içsel bir yolculuk oldu benim için. Salonun içindeki birlik havası, kürsüde yankılanan samimi çağrılar, ve bir arada olmanın verdiği güç... hepsi yerel demokrasinin ne kadar canlı olduğunu gözler önüne serdi. Dışarı çıktığımda ise şehrin sıcaklığıyla değil; insanlarının çözümcül yaklaşımı, kültürün her köşeye sinmiş haliyle ısınıyordum. Uzun kollu gömlekleriyle sıcakla baş eden halk, balıklı gölde huzur bulan kalabalıklar ve geceye yayılan sıra gecesi... Urfa, hem kalabalığın içindeki yalnızlığı hem de kültürel sıcaklığı bana hissettirdi. Bu kentte hem temsil edildim, hem dönüştüm.