Adana, sıcaklara alışık bir şehir. Ama bu yıl termometreler öyle bir değer gösterdi ki, hepimiz durup düşündük: 46,7 derece, ama hissedilen daha fazla ne yazık ki. Bu, sadece “çok sıcak” değil; sağlık açısından tehlikeli, hayatı zorlaştıran, doğayı ve canlıları sınayan bir sıcaklık.

Böylesi kavurucu günlerde insan bedeninin ısı dengesi kolayca bozulur. Özellikle yaşlılar, çocuklar, kronik hastalığı olanlar için risk katlanır. Güneş çarpması, sıvı kaybı, tansiyon problemleri… Bunlar sadece birkaç saatlik dikkatsizlikle yaşanabilecek tehlikeler. Bu yüzden:

• 11.00 ile 17.00 saatleri arasında mümkünse dışarı çıkmamak,
• Bol su içmek, kafeinli ve aşırı şekerli içeceklerden uzak durmak,
• Açık renkli, hafif kıyafetler tercih etmek,
• Kapalı alanlarda klima ya da vantilatörle serinlemek,
bugünlerde hayati önemde.

Ama bu sıcağı sadece biz yaşamıyoruz. Şehrin dört bir yanında, gölgelik bulmak için binaların altına sığınan, susuzluktan dili dışarı sarkmış köpekler… Asfaltın kavurucu sıcağında patileri yanan kediler… Kuşlar bile susuzluktan zor nefes alıyor. Onlar bizim gibi “saatine bakıp” önlem alamıyor. Bizim yardımımıza muhtaçlar.

Bu yüzden:
• Kapınızın önüne bir kap su ve mümkünse mama koyun.
• Asfaltın yerine gölge ve toprak zeminlerde beslenmelerini sağlayın.
• Araç kullanırken kaputa ya da tekerlek arkalarına sığınmış hayvan olup olmadığını kontrol edin.
• Kuşlar için balkonunuza küçük bir su kabı bırakın.

Unutmayın; sıcak hava dalgaları sadece bir meteorolojik olay değil, bir yaşam sınavıdır. Bu sınavı geçmek, hem insan olarak kendi sağlığımızı korumakla hem de sessiz dostlarımızı unutmamakla mümkün.

Adana’nın güneşi serttir, biliyoruz. Ama gölgesini paylaşmak bizim elimizde. Bir kap su, bir parça gölge, bazen bir canın hayatını kurtarır.