1 Ağustos itibarıyla üniversite tercih süreci başladı. Yüz binlerce genç, elinde sıralaması, önünde ekranı, zihninde ise “Doğru karar veriyor muyum?” sorusuyla baş başa. Oysa bu süreç sadece birkaç üniversite adı sıralamaktan çok daha fazlası.

Bunu bir başlangıç olarak düşün. Hayatının tamamını belirlemeyecek ama sana bir yön, bir adım, bir deneme şansı verecek bir eşik burası.

Çevrenden birçok ses duyacaksın.

“Bu bölüm okunmaz”,
“Orada iş bulamazsın”,
“Senin puanın buraya yeter”…

Ama unutma, bu tercih listesi başkalarının değil, senin hayatının bir taslağı. O taslağı, sadece sen dolduracaksın. Hatalarınla da, başarılarınla da.

Hayat düz bir çizgi değil. İlk tercihle başlayan bir rota, zamanla farklı yollara çıkabilir. Bölümünü değiştirirsin, şehrini değiştirirsin, hatta bambaşka bir hayal için yeniden hazırlanırsın. Bunların hiçbiri “başarısızlık” değil; aksine hayatla temas ettiğinin, cesaret ettiğinin, çabaladığının göstergesi.

Bazı tercihler, sandığın kadar “büyük kararlar” değildir; bazı küçük kararlar da sandığından çok daha büyük kapılar açar. Önemli olan, kendini duymak. Gerçekten ne istiyorsun? Neyin seni heyecanlandırdığını biliyor musun?
İşte bu soruların cevabı, puanından daha değerlidir.

Şunu unutma:

• Üniversite bir sıralama yarışı değil, öğrenme ve keşfetme alanıdır.
• Tercih listesi bir final değil, sadece bir başlangıçtır.

Yolun açık olsun genç arkadaşım.

Tercihin ne olursa olsun, senin azminle ve inancınla anlam kazanacak. İnan, her şey tam da olması gerektiği gibi olacak.