“MUTLU İNSANIN HİKAYESİ OLMAZ”
”Kadın frengi hastası, 8 çocuğu var. Çocukların üçü sağır, ikisi kör, biri zeka engelli. Kadın hamile ve doğan çocuk; BEETHOVEN
Sarhoş baba, hasta anne, yatılı okullarda geçen yalnız bir çocukluk, bitmeyen depresyon ve sara hastalığıyla mücadele eden bir dahi; DOSTOYEVSKİ
6 çocuktan ilki, iki erkek kardeşi bebekken ölüyor, üç kızkardeşi Nazi zulmünde ölüyor. Baba baskıcı, geçimsiz. O ise hep yalnız, adı; KAFKA
11 yaşında babasını kaybediyor, dedesi sert kişilik. Evden gönderiyor. Yoksul aile, 11 yaşında tersanelerde çıraklığa başlıyor; GORKİ
Babasından sürekli kemerle dayak yiyen bir çocuk… çoğu geceler sokakta yatıyor. Cildi hasta, karaciğerinden muzdarip; BUKOWSKİ
13 yaşında annesi ölüyor, okula gidemiyor, hayatı boyunca ruhsal hastalığının tekrarlayan ataklarından muzdarip. Bir kitap kurdu; VİRGİNİA WOOLF
Babası borçları yüzünden hapishaneye düşünce çalışarak borçları ödemek, ailesine bakmak zorunda kalan, okula gidemeyen küçük bir çocuk kendini yetiştiriyor; CHARLES DİCKENS
Her ikisi de profesyonel oyuncu olan, üç çocuklu bir anne-babanın ikinci çocuğu olarak Boston’da dünyaya geldi. Doğduktan bir yıl sonra babası evi terk etti. Ertesi yıl annesi veremden öldü ve ortanca adını aldığı İskoç tütün tüccarı John Allan’ın himayesi altında büyüdü. Amerikan Gotik edebiyatın öncüsü oldu; EDGAR ALLAN POE
“Mutlu insanın hikayesi olmaz.” demiş Umberto Eco.
Adam haklı…”
( ‘Rena Lusin Bitmez ‘den alıntıdır)