ÇOCUKLUĞUNDA SEVGI GÖRMEYENLER DE İLERİ YAŞLARDA HER TÜRLÜ SAPIKLIK OLABİLİYOR
Nöropsikolog James Prescott sanayi öncesi 400 toplulukta yaptığı incelemelerde fiziksel sevgiye yer veren kültürlerde yetişen çocukların sevgi farkındalığı içinde olduklarını görmüştür.Çocuklarını öpüp seven toplumlarda ,eğer yetişkinlerin cinsel ilişkileri de baskı altında değilse, gençler kesinlikle şiddete yönelmiyorlardı. Prescott ‘un kanısınca, bireylerin yaşamlarının en azından ergenlik ve birey olarak kendini ortaya koydukları dönemlerde, başka bir deyişle bedensel sevgiden yoksun bırakıldılarsa, şiddete daha çok eğilim gösterdikleri bir gerçek. Ortadoğu toplumlarında ise başta kadın cinayetleri ve artan öldürme ve yaralama eğilimlerinin çoğalmasının kaynağı ise kesinlikle bu yoksunluktan meydana gelmekte. Fiziksel sevgi gösterilen kültürlerde, hırsızlık, kitlesel tarikat örgütlenmeleri ya da kıskançlık tohumu taşıyan zenginlik gösterilerine rastlanmamakta.
Çocukların dövüldüğü toplumlarda ise , kölelik, cinayet, korkutma, sakat bırakma, işkence, aşağılama, doğaüstü güçlere inanç, kadın cinayetleri yaygın olarak görülmekte. Örneğin, erginlere fiziksel sevgi gösteren ve evlilik öncesi cinsel beraberliklere karşı anlayışlı davranan bir toplumun fiziksel şiddete başvurma olasılığı ise yüzde iki, hatta bu ilişkilerin raslantılara bırakılması halinde olasılık oranı ise neredeyse yok denecek kadar az .James Prescott ‘un ihtisas yaptığı nöropsikoloji, beynin yapı ve fonksiyonlarının belirli psikolojik olaylarla olan ilişkisini anlamayı ve nörolojik bozuklukların yol açtığı davranışsal ve bilişsel etkilerin teşhis ve tedavisini hedefleyen bir psikoloji dalıdır.Bu arada daha eklektik psikoloji disiplinlerinden olan nöropsikoloji, zaman zaman nörobilim, felsefe, nöroloji, psikiyatri ve bilişim bilimi ile kesişir.
Günümüzde nöropsikoloji, deneysel nöropsikoloji, klinik nöropsikoloji ve bilişsel nöropsikoloji olmak üzere 3 alt dala ayrılır. Bunlardan bilişsel nöropsikoloji, beynin yapısı ve işlevinin belirli psikolojik süreçlerle nasıl ilişkili olduğunu anlamayı amaçlayan bilişsel psikolojinin bir dalıdır. Bilişsel psikoloji, zihinsel süreçlerin yeni anılar saklama ve üretme, dil üretme, insanları ve nesneleri tanıma, akıl ve problem çözme yeteneğimizin bilişsel yeteneklerimizden nasıl sorumlu olduğunu inceleyen bilimdir. Bilişsel nöropsikoloji, normal bilişsel işlevsellik modellerinin çıkarımını sağlamak amacıyla beyin hasarı veya nörolojik hastalığın bilişsel etkilerini incelemeye özel bir vurgu yapar.Ama insanlık tarihi, cinsiyet ayırımının, köleliğin, ırkçılığın kadını horgörme, aşağılama, birbirimizi yargılama yani kısaca öğretilmiş şiddetin, hatta ilkel beyinde duran farkındalıktan yoksun davranışlarımızın bir tarihidir.Ama insan türü olarak, biz insanların yalnızca dünyaya özgü olduğuda bir gerçek. Bu yüzden 8 milyar olmamız, nadir bir tür olmamız gerçeğini değiştirmez. Astrofizikçi Prof Neil Thyson ‘un kozmik bakış açısıyla söylersek, insan olarak nadir bir türüz yani herbirimiz çok değerliyiz. Eğer bir insanın sizinle aynı fikri paylaşmadığını farkederseniz aldırmayın, bırakın o da bu gezegende, bizler gibi, bir moğol, bir kürt, bir çingene, bir çerkez, bir çeçen, bir arnavut, bir abhaz, bir yahudi, bir ermeni, bir rum, bir apachi, bir aino, bir inyupik, bir yakut, bir sih, bir irlandalı, bir breton, bir kazak, bir maya, bir afganlı, bir uygur, aztek, bir inka, bir mecusi, bir ubıh, bir keldani, bir süryani halkı gibi yaşasın. Unutmayın ki bu denli bol bulduğunuz yüz milyar galakside bizler gibi bu renk ve çeşitlilik de bir tek insan dahi bulamazsınız.
(Alıntıdır)