Adanaspor düşerse, Adana’nın kalbi de ritmini kaybeder.

Adanaspor, sadece bir futbol kulübü değildir. O, bu şehrin çocuklarının hayali, babalarının mirası, sokakların sesi, tribünlerin nefesidir. Turuncu-beyaz renkler, bir formadan öte, bir kimliktir. Bugün yaşananlar ise yalnızca sportif bir kriz değil; bir aidiyetin, bir kültürün, bir geçmişin sınandığı günlerdir.

TRANSFER YASAĞININ GÖLGESİNDE

Transfer yasağı hâlâ kalkmadı. U19 takımıyla sahaya çıkılıyor, sonuçlar acı verici. Ancak asıl acı, skor tabelasında değil; yönetim masasındaki sessizlikte gizli. Taraftar tesis önünde nöbet tutuyor, futbolcular kampı terk ediyor, umutlar dakikalarla yarışıyor. Herkes bir işaret, bir çıkış, bir irade bekliyor.

SAHADAN DAHA FAZLASI

Adanaspor’un yaşadığı bu süreç, bir futbol meselesi olmaktan çoktan çıktı. Çünkü bu şehirde binlerce insan için turuncu-beyaz, yaşamın bir parçasıdır. Adanaspor’un düşmesi, sadece bir lig kaybı değil; Adana’nın kendi inancına darbe vurmasıdır. Bir şehrin kalbinin ritminin bozulmasıdır.

GEÇ KALINMIŞ DEĞİL

Yıllardır ekonomik sıkıntılarla boğuşan kulüp, şimdi varoluş mücadelesi veriyor. Ama hâlâ geç değil. Bir imza, bir destek, bir irade bu hikâyeyi tersine çevirebilir. Çünkü Adanaspor’un düşmesi, sadece futbolun düşmesi değil; Adana’nın düşmesi olur.

ORTAK SORUMLULUK

Artık herkesin elini taşın altına koyma zamanı. Siyasetçisiyle, iş insanıyla, taraftarıyla, yöneticisiyle bu kulüp hepimizin. Adana kendi değerine sahip çıkmadıkça büyüyemez. Adanaspor ise bu kentin en büyük değerlerinden biridir.

YA AYAĞA KALKACAĞIZ YA DA…

Adanaspor’un kalbi hâlâ atıyor ama ritmi bozuldu. Ya birlikte yeniden ayağa kalkacağız, ya da bu şehrin hafızasında bir boşluk daha açılacak. Seçim bizim…