Market kasasında, güvenlik kulübesinde, kuryelikte… Emekliler her yerde.

Eskiden emeklilik, insan ömrünün en huzurlu dönemi sayılırdı. Yıllarca çalışıp alın teri döken yurttaşlarımız, bir gün emekli olduklarında dinleneceklerini, torun seveceklerini, bahçede çay içip hayatın tadını çıkaracaklarını hayal ederlerdi. Oysa günümüz Türkiye’sinde bu hayaller yerini bambaşka bir gerçeğe bıraktı. TÜİK verilerine göre bugün her iki emekliden biri çalışmaya devam ediyor.

Bu sadece bir rakam değil, toplumsal bir alarmdır. Çünkü bu tablo, emekliliğin artık bir “hak edilmiş dinlenme” değil, çoğu kişi için ikinci bir iş hayatının başlangıcı olduğunu gösteriyor.

EMEKLİ MAAŞIYLA AY SONU GETİRİLİR Mİ?

Bir emekli maaşıyla ay sonunu getirmek neredeyse imkânsız hale geldi. Kira ödemeleri, artan gıda fiyatları, sağlık harcamaları derken maaşlar daha cebe girmeden tükeniyor.

Bugün birçok emekli ya market kasasında, ya bir güvenlik kulübesinde, ya da motokurye olarak çalışıyor. “Çalışmak istiyorlar” deniyor ama gerçekte “çalışmak zorunda kalıyorlar.” Çünkü temel ihtiyaçlarını karşılamak için tek seçenek bu.

İKİNCİ BAHAR DEĞİL, ZORUNLU MESAİ

Çalışan emekliler için bu süreç çoğu zaman bir “ikinci bahar” değil, bir “zorunlu mesai.” Fiziksel olarak yorulan, sosyal olarak yalnızlaşan bir nesil yetişiyor. İnsan, ömrünün son demlerinde biraz daha huzur ve rahatlık beklerken, yeniden iş hayatının ağır yükünün altına girmek zorunda kalıyor.

TOPLUMSAL ADALETİN ÇELİŞKİSİ

Bir yanda iş bulamayan gençler, diğer yanda çalışmaya mecbur bırakılan yaşlılar… Bu çelişki toplumsal adalet duygusunu zedeliyor. “Emeklilik bir haktır” diyoruz, ama bu hak yaşanabilir olmaktan çıkıyor. Çalışma hayatı boyunca devlete prim ödeyen, yıllarca üretimin içinde yer alan emekliler, bugün neden insanca bir yaşam sürecek gelire sahip değil.

BEKLENTİLERİ LÜKS DEĞİL

Aslında bu tablo, sadece bireylerin değil toplumun vicdanını da yaralıyor. Emeklilerin yorgun elleri, sessiz bir çığlık gibi yükseliyor. Onların tek beklentisi büyük lüksler değil; onurlu, insanca, kimseye muhtaç olmadan yaşayabilecekleri bir emeklilik.

İNSANLIK BORCU

Emeklilik bir lütuf değil, yılların emeğinin karşılığıdır. Eğer bugün her iki emekliden biri hâlâ çalışmak zorundaysa, bu yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda vicdani bir meseledir. Bu sessiz çığlığa kulak vermek, sadece emeklilerin değil, hepimizin insanlık borcudur.