Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar’ın gözaltına alınması, sıradan bir soruşturmanın parçası gibi sunulsa da arka planında çok daha büyük bir tablo var. Bu tabloyu oluşturan en temel unsurlar: bozulmuş çıkar ilişkileri, zamanlaması manidar "itiraflar" ve sonuçta cezaevine gönderilen seçilmiş belediye başkanları…

Sürecin merkezindeki iki isim, kamuoyunun artık yakından tanıdığı kişiler: Aziz İhsan Aktaş ve Yusuf Yadoğlu.

Aziz İhsan Aktaş, yıllar önce Zeydan Karalar’ın Seyhan Belediye Başkanlığı döneminde temizlik işi ihalesi almıştı. Ne var ki bu kişi, tam 7 yıl boyunca tek kelime etmeden sustu. Ne zaman ki düzen bozuldu, yeni yönetimler taşeron sistem yerine belediye bünyesini tercih etmeye başladı; Aktaş birden "konuşmaya" karar verdi.

Ancak sadece konuşmakla kalmadı. Seyhan Belediye Başkanı Oya Tekin ve Ceyhan Belediye Başkanı Kadir Aydar’ı da açıkça hedef gösterdi. Ve ne yazık ki bugün itibariyle her iki başkan da cezaevinde. Konuyla doğrudan bağları olduğu bile henüz kamuoyuna şeffaf şekilde açıklanmamışken, bir kişinin beyanıyla halkın oylarıyla seçilen iki ismin tutuklanması, yalnızca adalet değil, demokrasi açısından da büyük bir yara.

Dosyanın diğer ayağında ise Yusuf Yadoğlu var. Adana Büyükşehir Belediyesi'nin otobüs bakım ve onarım işlerini üstlenen firmalarla ilişkili bu isim, taşeron sistemin kaldırılması ve hizmetin belediye personeli eliyle yürütülmeye başlanmasıyla birlikte sistem dışına itildi. Ve çok geçmeden, “41. itirafçı” olarak dosyaya girdi.

41 kere.....

Bugün geldiğimiz noktada karşımızda çok net bir tablo duruyor:

İhaleyi kaybeden konuşuyor, başkanlar susturuluyor…

İtirafçılar serbest, seçilmiş başkanlar cezaevinde.

Adana halkı, bu tabloya sessiz kalmamalı. Çünkü mesele yalnızca birkaç kişinin gözaltına alınması değil. Bu, halkın sandıkla seçtiği iradeye karşı, içeriden ve dışarıdan kurulan sistematik bir müdahaledir.

Peki soralım:

Aziz İhsan Aktaş yedi yıl neden sustu?

Seçilmiş başkanlar bir kişinin beyanıyla nasıl cezaevine gönderildi?

Bu soruların yanıtı adaletin terazisini belirleyecek.

Ama bir gerçek var:

Adalet, çıkarı bozulunca konuşanların sesiyle değil; hakkın, hukukun ve halkın vicdanıyla kurulur.