Adana’nın kalbi sayılan Atatürk Caddesi, günün her saati yoğun bir trafikle boğuşuyor. Ancak son günlerde köprü yapımı nedeniyle yaşanan tıkanıklık, sadece araç sahiplerini değil, hayatla yarışan ambulansları da çaresiz bırakıyor. Her gün tanık olduğum bir manzara var: sirenleriyle yardım isteyen bir ambulans, sıkışmış araçlar arasında ilerlemeye çalışıyor ama kimse kıpırdayamıyor. Çünkü kıpırdayacak yer yok.
Bu sadece bir trafik sorunu değil. Bu, insan hayatının saniyelerle ölçüldüğü bir aciliyet meselesi. Ambulansın içindeki hasta, belki kalp krizi geçiriyor, belki bir kaza kurbanı. Hastaneye birkaç dakika geç ulaşmak, bir yaşamın sona ermesi anlamına gelebilir. O siren sesi, aslında bir çığlık. Ama biz bu çığlığı duymuyoruz, duysak bile karşılık veremiyoruz.
Peki ne yapılmalı?
Alternatif güzergâhlar acilen belirlenmeli ve ambulanslar için özel geçiş koridorları oluşturulmalı.
Köprü çalışmaları sırasında trafik akışı daha akıllıca yönlendirilmeli; özellikle yoğun saatlerde kontrollü geçiş sağlanmalı.
Trafik ekipleri, ambulansların geçişini kolaylaştırmak için kritik noktalarda aktif görev almalı.
Toplumsal farkındalık kampanyalarıyla sürücülere ambulans geçiş önceliği konusunda eğitim verilmeli.
Bu yazı bir çağrıdır. Yetkililere, sürücülere, şehir planlamacılarına… Bir gün o ambulansın içinde biz ya da sevdiklerimiz olabiliriz. O zaman geç kalınmış her saniye, vicdanımızda yankılanır.
Atatürk Caddesi’nde bir köprü yükseliyor ama altında hayatlar sönmesin.