YAMYAMLIĞA SAĞLIK BAHANESİ
Tarihin en karanlık bahanesi nedir sizce? Hastalıklara iyi geldiği düşünülen insan eti. Bu yüzden evet yanlış okumadınız insan eti! İyileşmek için insan eti yenilebilen bir döneme götüreceğim sizi karanlık dönem!
Yıllar yıllar evvel, Güney Amerika’da veya Yeni Gine’de yamyamlar yaşarmış. Ya da en azından bize anlatılan hikâye böyle. Şaşırtıcı olan şu ki, 19. yüzyılın başlarına kadar yamyamlığa Berlin veya Paris gibi şehirlerde de rastlanıyordu. Bu, vahşi sahnelerden oluşan bir tasvirden ziyade, insan organlarının tıbbî amaçlarla tüketilmesi şeklindeydi.
Ancak genel anlamda bilinen eski yamyamlık vakalarının, beslenmeden ziyade, ölen insanların cenaze törenlerinin bir parçası olarak uygulandığı düşünülüyor. Örneğin binlerce yıl önce Britanya’da insanlar hem beslenme hem de ritüeli birleştiren karmaşık bir cenaze töreninin bir parçası olarak kendi türlerini yemiş görünüyorlar.
Ünlü antropologlar Richard E. Leakey ve Lewin, yamyamlığın, açlığın giderilmesi veya karın doyurmaya yönelik olmadığını, gerçekte tinsel ve büyüsel nedenlerden kaynaklandığını savunup yamyamlığı iki türe ayırdılar: İçe dönük yamyamlık (Endocannibalism) ve dışa dönük yamyamlık (Exocannibalism).
İçe dönük yamyamlıkta -iç yamyamlık- sadece akrabaların ve aynı kabileye ait olan ölülerin bedenleri veya yalnızca organları yeniyor. Örneğin, Güneydoğu Avustralya’da yaşayan Dieriler, ölen akrabalarının yüz, kol, bacak ve karınlarının yağlı kısımlarını yiyorlar. Bu kabilenin inancına göre insanın yağ dokusu, olağanüstü bir güce sahip ve yendiği takdirde yiyen bireye geçen bir unsur. Böylece, ölünün özellikleri ve ruhunun yine kabile içinde kaldığına inanılıyor. Güney Amerika’da yaşayan bazı kabilelerde ise, kişinin özelliklerinin onun kemiklerinde gizli olduğuna inanılıyor. Bu nedenle de, ölülerini yaktıktan sonra kemiklerini öğütüp toz haline getiriyorlar ve bu tozu içkilerine karıştırarak içiyorlar.
Dışa dönük yamyamlıkta ise, akraba ve kabile üyeleri değil, düşmanların yenme durumu söz konusu. Bazı Güney Amerika yerlilerinde görülen bu adet, öldürülen kişinin, ileride katillerinden intikam almaması için uygulanıyordu. Bunda da bedenin bazı kısımları yeniyordu.
Yamyamlığın dolaylı bir örneği sayılsa da bir uygulama alanı olarak 15. yüzyılda, hastalıkların tedavisi için insanlara kahverengi bir toz veriliyordu. Bu tozun; epilepsiye, mide bulantısına ve kanamalara iyi geleceği ve diğer bazı ümitsiz hastalıkları tedavi edebileceği düşüncesi vardı. Kahverengi toz, içeceklere karıştırılıp içilebileceği, direkt olarak lezyonlara uygulanabileceği gibi doğrudan yenebiliyordu da. Bu kahverengi toz, mumyalanmış insanların öğütülmüş kalıntılarıydı. İnsan eti yemek ya da yedirmek avrupanın en karanlık tarihlerinden biri olsa gerek.