Her yıl Muharrem ayının 10. gününde, yani Aşure Günü’nde mutfaklarımızdan yükselen buharlı kokular sadece bir tatlının değil, binlerce yıllık ortak bir hafızanın, umudun ve bereketin de habercisidir. Bu yıl 5 Temmuz’a denk gelen Aşure Günü, yine o eski usul tencerelerin başında bizi paylaşmaya davet ediyor.
Aşure’nin tarihi öylesine derindir ki, sadece mutfağın değil, inancın, kültürün ve tarihin de bir bileşeni haline gelmiştir. Rivayet odur ki; Nuh Peygamber, tufan sona erdiğinde gemisindeki son malzemelerle bir yemek pişirir. Bu yemek, bugünkü adıyla aşure olur. Yani o kazana ne varsa konur: biraz buğday, biraz nohut, bir avuç kuru üzüm, belki birkaç incir, nar taneleri… Kalanların bereketiyle ortaya çıkan bu tatlı, aslında bir kurtuluşun ve yeniden doğuşun simgesidir.
Aşure hangi malzemelerden Yapılır?
Herkesin tarifinde biraz farklılık olsa da, bir aşurede en az şunlar bulunur:
• Aşurelik buğday (bolluğu simgeler)
• Nohut ve kuru fasulye (emek ve sabrı temsil eder)
• Kuru üzüm, incir, kayısı (hayatın tatlı anları)
• Nar taneleri (bereket ve şans)
• Ceviz, fındık, badem (birlikte güçlenmeyi)
• Tarçın ve karanfil (kokusuyla geçmişi hatırlatır)
Ancak gerçek aşureye asıl tat veren malzeme niyettir. Paylaşma niyeti..
Aşure’nin şifası
Aşurenin içeriğindeki tahıllar ve kuruyemişler sayesinde şifa dağıtıyor.
• Lif oranı yüksektir, sindirimi destekler.
• Bitkisel proteinlerle vücudu besler.
• Doğal şekerlerle enerji verir, tatlı krizlerini bastırır.
• Antioksidanlarla bağışıklığı güçlendirir.
Üstelik hiçbir katkı maddesi yok, çünkü evde yapılır.