Eskiden okul zili çalınca çocuklar sınıfa koşardı. Şimdi zilsiz okul var, çocuklar birbirlerine bakıyor: “Başladı mı ders? Yoksa hâlâ teneffüs mü?”

Zil sesi gitmiş ama kafa karışıklığı baki. Öğretmenler artık öğrencileri içeri çağırmak için Jedi bakışı geliştiriyor. Güç seninle olsun, hocam.

Cep telefonu yasağı da geldi. Öğrenciler sınıfta telefon kullanamayacak. Artık “Hocam, Google’a soralım” dönemi kapandı.Öğrenciler bilgiye ulaşmak için kitaplara dönecek. Kitaplar da şaşkın: “Ben hâlâ kullanılıyor muyum?”

Ve işte bomba gelişme: Bakanlık, ücretsiz dağıtılan kaynaklar dışında hiçbir materyale izin vermeyecek. Yani artık “Hocam, bu test kitabını almazsak sınıfta dışlanıyoruz” dönemi sona erdi.Veliler rahat bir nefes aldı. Cüzdanlar bayram etti. Kırtasiyeciler ise “Biz ne zaman ara tatile çıkıyoruz?” diye düşünmeye başladı.

Okul kıyafetleri konusunda da devrim var. Renk, kumaş ve logo artık okul aile birliklerinin elinde. Yani “Bu yıl lacivert mi, bordo mu?” sorusu mahalle toplantılarında tartışılacak.Resmi internet sitesinde duyurulacakmış. Umarız “site çöktü, herkes pijamayla geldi” gibi trajikomik sabahlar yaşanmaz.

Eğitimde sadeleşme, sessizlik ve tasarruf dönemi başladı. Zilsiz, telefonsuz, kaynak kitap baskısız ve kıyafet özgürlüklü bir okul yılı bizi bekliyor.

Ama öğrenciler hâlâ birbirine şu soruyu soruyor:

“Zil çalmadı ama içgüdülerim derse geç kaldığımızı söylüyor.”