Adana’da yazın en tatlı meyvesi incirdir. Adana ve çevre ilçelerinde yol kenarlarında incir ağaçlarını görmek mümkün ve istenildiği zaman toplamak mümkündür.Dalından koparıldığında parmakların arasından bal gibi akar, ama pazarda gördüğünde gözünden yaş gelir. 200 TL’ye satılan incir, artık sadece zengin sofralarının süsü mü olacak?
Bir zamanlar bahçeden bir tabakla komşuya götürülen incir, şimdi naylon kutularda, etiket bile olmadan, fişsiz faturasız satılıyor. Kim belirliyor bu fiyatı? Ne bir denetim var, ne bir düzen. Önüne gelen “bu sene az çıktı” bahanesiyle kafasına göre etiket yapıştırıyor. Oysa incir ağacı hâlâ orada, güneş hâlâ aynı, toprak hâlâ bereketli.
Fiyatı belirleyen kim? Üretici mi, tüccar mı, yoksa sadece fırsatçılık mı? Tarladan çıkan incir, pazara gelene kadar altın değerine ulaşıyor. Ama bu zincirin hiçbir halkasında şeffaflık yok. Ne bir maliyet hesabı, ne bir kayıt. Sadece “bu sene pahalı” deniyor, o kadar. Oysa vatandaşın cebinde hâlâ geçen senenin parası var.
Fiş Yok, Fatura Yok, Sorumlu Yok..Vergi mi? Yok. Denetim mi? Yok. Sadece bir tezgâh, bir tabela, bir de “ister al ister alma” tavrı. Bu sistemde ne üretici korunuyor, ne tüketici. Herkes kendi başına, herkes kendi cebine. Oysa bu ülkenin toprağı da, ağacı da, meyvesi de ortak değerimiz. Bu kadar sahipsiz bırakılmalı mı?
İncir dalında güzeldir, ama sofrada ulaşılmaz olmamalı. Adana’nın sıcağında yetişen incir, halkın alın teridir. Ama bu alın teri, birkaç kişinin kâr hırsına kurban edilmemeli. Yerel yönetimler, tarım kooperatifleri, denetim mekanizmaları nerede?.