Yaz mevsiminin serinletici sembolü karpuz, bu yıl da sofralara ulaşmadan önce fiyatıyla dudak uçuklatıyor. Tarlada kilosu 3 TL’ye üreticiden çıkan karpuz, markette ve pazarda kilosu 15 TL’ye kadar alıcı buluyor.Yani ortalama bir karpuz 7-8 kilo geldiği zaman 75 tl ve üzerine geliyor.Aradaki bu uçurum, sadece karpuzun değil, tarımın da nasıl bir sistem krizi içinde olduğunu gözler önüne seriyor.

Adana, Mersin, Diyarbakır gibi bölgelerde emekle, alın teriyle yetiştirilen karpuzlar, üreticinin elinden yok pahasına çıkıyor. 3 TL’ye satılan ürün, nakliye, komisyon, aracı derken beş katına fırlıyor. Ne üretici emeğinin karşılığını alabiliyor, ne de tüketici uygun fiyata ulaşabiliyor. Kazanan kim? Zincirin ortasındaki görünmeyen ama güçlü eller.

Bu Fiyatlar Kimin Eseri?

Nakliye masrafı diyorlar, ama mazot fiyatı kadar artmıyor bu fark ?

Komisyoncular var diyorlar, ama neden bu kadar çoklar?

Market giderleri yüksek deniyor, ama bu kadar yüksek kâr marjı adil mi?

Bu soruların cevabı, aslında tarım politikalarının ve denetimsiz piyasa yapısının aynasında saklı.

Karpuzun fiyatı sadece bir meyvenin değil, bir sistemin göstergesi. Bugün karpuz, yarın domates, öbür gün patates.Her sezon aynı senaryo.Üretici zarar eder, tüketici şikâyet eder, ama düzen değişmez. Çünkü tarımda planlama yok, denetim yok, üreticiye sahip çıkan bir sistem yok.

Ne Yapmalı?

Üretici ile tüketici arasındaki zincir kısaltılmalı.

Hal yasası yeniden düzenlenmeli, denetim artırılmalı.

Kooperatifçilik desteklenmeli, doğrudan satış modelleri yaygınlaştırılmalı.

Tarımda fiyat istikrarı için devletin aktif rolü artırılmalı.

Karpuzun içi tatlı olabilir ama bu fiyat farkı acı. Tarlada alın teriyle sulanan karpuz, şehirde gözyaşıyla satın alınıyor. Bu düzen değişmedikçe, yazın serinliği bile içimizi ferahlatamayacak.