Torosların serinliği, Kurtuluş Savaşı’nın izleri ve eski yolun hatıraları hâlâ Pozantı’da yaşamaya devam ediyor.

Ankara yolunun yarısında bir durak vardı. Otobüs muavini mikrofona eğilir, tanıdık bir sesle anons ederdi:
“Yarım saat ihtiyaç ve yemek molası.”

Yolcular, uykulu gözlerle camdan dışarı bakar, Pozantı’nın serin havasını ciğerlerine çekmeye hazırlanırdı. İşte o an yolculuğun yarısı bitmişti ama güzelliğin tam ortasına varmıştık.

POZANTI SADECE DOĞA DEĞİL, TARİHTİR

Toroslara yaslanmış bu ilçe, yazın serinliğiyle nefes aldırır, kışın kar örtüsüyle masal gibi bir manzara sunar. Ama Pozantı’yı yalnızca doğasıyla anlatmak eksik olur. Kurtuluş Savaşı yıllarında “kaç kaç” diye dillere düşen hikâyeler burada yankılanır. Her taşında bir iz, her deresinde bir hatıra saklıdır. Bu topraklar kendini yaşayana anlatır.

ESKİ YOLUN HİKÂYESİ

Eskiler hatırlar… Şekerpınar Tesisleri’nde buz gibi suya ellerini uzatıp yüzünü yıkayan yolcuları. O suyun serinliği, yorgunluğu alırdı. Şimdi oradan geçerken sadece bakıyoruz. Tesisler yerinde duruyor belki ama biz durmuyoruz. Anılar kalıyor, biz hızla geçip gidiyoruz.

Yeni yollar hızlı, geniş, ama ruhsuz. Sağında solunda tek ağaç yok, manzara yok. Pozantı’nın güzelliğini görmek için o eski yollardan, belki de bir kamyonun penceresinden bakmak gerek. Çünkü her virajında bir hikâye, her rampasında bir anı gizlidir.

TARİHİN SESSİZ TANIKLARI

Anavarza’dan gelen rüzgâr, Belemedik Vadisi’ne uğrar, oradan Torosların eteklerine süzülür. Belemedik Tren İstasyonu, bir zamanlar direnişin simgesiydi, şimdi sessiz ama onurlu bir bekleyişte.
Varda Köprüsü ise yalnızca bir mühendislik harikası değil; James Bond’un bile uğradığı bir dünya sahnesi. Pozantı’nın geçmişten geleceğe uzanan köprüsüdür adeta.

DOĞA VE HATIRA İÇ İÇE

Torosların gölgesindeki yaylalar hâlâ yazın serinliğini arayanların uğrak noktası. Bir zamanlar sıcaktan kaçanlar Pozantı’ya sığınırdı; şimdi ise şehirden kaçıp huzuru arayanlar için bir vaha gibi.

Pozantı aslında bir mola yeri değil, bir hatıra durağıdır. Geçmişin sesi, doğanın nefesi burada buluşur. Kim bilir, belki bir gün yine orada dururuz. Ama bu kez yarım saat değil, bir ömürlük mola veririz.