Önce kendinize, sonra etrafa inanın
Kişinin kendini tanımasındaki en büyük etken yalnızlıktır…
Eski bir Latin atasözü der şöyle der…Yalnızlık karakterin yaratıcısıdır.
İnsan önce kendini incelemelidir.
Neleri sever ,neleri sevmez ,korkuları, fobileri, sevinçleri, üzüntüleri, endişeleri ve gelecek beklentileri ve tüm bunların yanı sıra insanlarla olan ilişkileri…
Bazan tembeldir insanoğlu parmağını kaldırmaz. Ama bazan da karşısına kendine keyif veren sevdiği bir iş çıkarsa küheylana döner hemen çalışkan bir insan oluverir.
Deliler gibi sevdiği insandan gelen herhangi bir tepki ya da oluşumla ,o deliler gibi sevdiği insandan nefret edebilir tiksinir ve yüzünü bile görmek istemez.
Küsüp konuşmadığı bir arkadaşı ya da yakını kendinin sevineceği bir jest yaptığında içindeki öfkeli kızgın duygular bir anda siliniverip yerini sevgiye bırakabilir.
Siyasi olarak yıllarca savunduğu davanın içinin boş bir söyleyişten ibaret olduğunu anlayan militarist fikirbazların hayal kırıklıkları inadına karşı tarafa geçerek tepkiye neden olabilir.
Kendi yazılarımda bile her zaman ilk duyduğum düşündüğüm şeyleri bulamam. Burada ne demek istemiştim acaba ? derim.,değiştiririm çok defa ve yitirdiğim ilk anlamın yerine ondan değersiz bir yenisini koyduğum olur.Aynı yolda bir gider bir gelirim.Düşüncem her zaman ileri götürmüyor beni,bir o yana bir bu yana yalpalıyor gelişi güzel…yaşam da bu değimlidir sanki…
POLİTİKACILAR VE KÜRSÜDE KONUŞANLAR BİLİR…
Politikacıları, konuşurken duydukları heyecan onları, inanmadıkları şeye inandırır.Soğukkanlı sakin zamanımızda hiç de bağlı olmadığımız bir düşünceyi öfkeli anlarımızda nasıl benimser,ne candan ,ne taşkınca savunuruz.
Bir avukata davanızı anlatın.Sadece size ikircikli kararsız laflar eder.Bakarsınız bu adam sizin hakkınızı da savunabilir,karşı tarafında…Ama bol para verin, davanıza bir tutulsun.Sizi kazandırmak istesin…Bakın o zaman nasıl aklı da bilgisi de sizden yana olur,hem de ne coşkunlukla…
Kafasında birden bire doğrunun şimşeği akmış, yepyeni bir ışıkla aydınlanmış, davanıza gerçekten inanmış,bağlanmıştır.Öyleleri vardır ki,dostlar arasında serbestçe düşünürken kıllarını kıpırdatmayan,bir düşünce uğruna mahkemede yargıcın sertliğine içerleyerek inada kapılarak ya da şöhretlerini yitirmek korkusuyla ateş alev kesilirler…
İnsanoğlu işte menfaatlerine göre değişkendir…tıpkı rüzgar gülü gibi esintinin geldiği yere döner.