Tülay Hatimoğulları Ek Bütçe Hakkında Konuştu
TOROS (Haber Merkezi) - Yeşil Sol Adana Milletvekili Tülay Hatimoğulları TBMM'deki konuşmasında ek bütçe konusuna yer verdi. Cumhuriyet'in 100'üncü yılında delik deşik olmuş bir ekonomiyle...
TOROS (Haber Merkezi) – Yeşil Sol Adana Milletvekili Tülay Hatimoğulları TBMM’deki konuşmasında ek bütçe konusuna yer verdi. Cumhuriyet’in 100’üncü yılında delik deşik olmuş bir ekonomiyle girildiğini söyleyen Hatimoğulları konuşmasına şu sözlerle devam etti:
“Yoksulluğun dibin dibini gördüğü, bıçağın sadece kemiğe dayandığı değil, kemiği kestiği, insanların açlıktan, yoksulluktan damaklarının kuruduğu bir dönemde biz cumhuriyetin 100’üncü yılına girmiş olacağız günler sonra. Sayın Cevdet Yılmaz öyle bir tablo çizdik ki sorulara öyle yanıtlar verdik ki yani tabii ki bazen Pollyannacılık iyi bir şey, toplum psikolojisine, insan psikolojisine iyi gelebilir ama bu kadarı da biraz fazla oldu çünkü gerçek değil yani 22 bin küsur yapılmış olan kamu emekçisinin maaşının vergiler karşısında ve zamlar karşısında nasıl eridiğini sanırım burada bilmeyen yok. Hepiniz markete gidip evinize alışveriş yapıyorsunuz değil mi? Siz bile bir milletvekili olarak zorlanmıyor musunuz? Zorlanıyorsunuz, zorlanırsınız. Çoluk çocuk büyüten, öğrencisi olan insanlar nasıl geçinsin? Hiçbir şey almadan bomboş bir çantayla bile eve döndüğünüzde bir yığın parayı orada harcayıp geliyorsunuz. Buna da “parlak bir ekonomik durum” tanımı yapılıyor.
Bakın, deprem bahane edildi, ek bütçe isteniyor. Depremin nasıl ve ne için bahane edildiğini burada uzun uzun konuştuk. Bu istenen bütçenin yarısından azı ancak deprem için, depremin yaralarının sarılması için kullanılacak ve biz hâlâ nasıl kullanılacağını bilmiyoruz. Ben herhangi bir milletvekiline soruyorum: Yapılacak deprem konutları yurttaşa nasıl verilecek, bir bilgiye sahip misiniz? Ben değilim. Zaten o konutu o insana parayla verdiğiniz zaman biz niye bütçe ayırmış oluyoruz ki? Bütün bunlara bu Parlamento yanıt bulmak zorunda ve bu iktidar bir açıklama yapmak zorundadır. Depremzede bu açıklamaları dört gözle bekliyor, dört gözle. Bakın, bütçe hakkı, insanlığın sınıf mücadelesi tarihinde en önemli kazanımlarından biridir. İktidar ne yazık ki bu hakkı âdeta delik deşik etmiş durumda.
Peki, biz Yeşil Sol Parti olarak bu süreçte hangi önerilerde bulunduk, hangi önerilerin kanunlaşmasını talep ettik? Onları biraz sizlerle paylaşmak istiyorum. Bakın, küçük ve orta ölçekli çiftçilerin borçlarının kamu tarafından üstlenilmesinin maliyeti 100 milyar. “Üstlenelim.” dedik ama reddedildi. Öğrencilerin kredi borçlarının -sadece faizinin değil- anaparasının silinmesi ve geri ödemeli burs yerine karşılıksız burs verilmesi için ayrılması gereken ödenek 50 milyar; bu da reddedildi. Kamu yatırımlarının arttırılarak barınma sorununun çözülmesi ve yeterli beslenmenin ücretsiz sağlanabilmesi için ayrılması gereken bütçe 20 milyar; ret. “EVEKSEN’li çalışan kadınların sağlık sigortalarının yapılması için 20 milyar ayıralım.” dedik; buna da ret. “Ana dilde eğitim hakkı için 10 milyon TL ayıralım.” dedik; ret çünkü zaten bu ülkede ana dilde eğitim hakkı da yok. “1 milyon küçük esnafa hibe sağlanması için 50 milyar TL bütçe ayıralım.” dedik; yine iktidarın oylarıyla ret. “Dar gelirli yurttaşlara doğal gazın ücretsiz sağlanması için 100 milyar TL’ye ayıralım.” dedik; yine iktidar tarafından ret. “En düşük emekli maaşının 8 bin TL olması için 300 milyar TL ayrılsın.” dedik; ret. Kaldı ki emekliler günlerdir sokaklarda sesini duyurmaya çalışıyor ve bu Parlamentodaki 600 milletvekilinin odasına tek tek telefon ettiler, sizlerin de odalarına telefon etmişlerdir. “Bizi de bu pakette görün.” dediler ama biz görmemede, bu iktidar görmemede ısrar etti. “Ataması yapılmayan 200 bin öğretmenin ataması için 50 milyarlık ödenek ayıralım.” dedik, buna da ret; ret, ret, ret; ret üstüne ret. Ve şimdi diyorlar ki: “Vallaha harika bir ekonomi, biz ücret zammı yaptık, insanlar gül gibi geçinip gidecek.” İnsanları açlığa ve yoksulluğa mahkûm ettik bu bütçeyle beraber bir kez daha. Peki, bütçe gerçekleştikten sonra, bütçeyi bu karara bağladıktan sonra biz bu kadar şeyi başaramamış olan bir iktidara, altı ayda bu bütçeyi delik deşik etmiş olan bu iktidara biz niye güvenip tekrar bir ek bütçe konusunda destek verelim? Tabii ki destek vermeyeceğiz bu konuda. Bakın, bütçe sadece soğuk rakamlardan ibaret bir şey değildir, bir politik tercihtir. Bozuk düzenden sağlam çark olmaz, bunu çok iyi biliyoruz ve bu kapitalist sistemi ve bu kapitalist sistemin neoliberal politikalarını bu ülkede bugüne kadar en iyi uygulayan -Türkiye tarihinde- AKP iktidarıdır ve AKP iktidarı yurttaşına, âdeta işçiye, emekçiye, yoksula esfelisafilin “sefillerin sefilliğini” yaşatıyor durumdadır. Hakkı ve adaleti ağzından düşürmeyen AKP Türkiye tarihinde sermaye düzenine en fazla destek olan iktidardır. Bakın, “Savaşa son verelim.” diyoruz; “Gelin, Kürt kardeşlerimizle barışalım, talepleri için bir masada diyalog kuralım.” diyoruz, “Bu savaş, çatışma bitsin; savaşa, silaha, abartılı güvenlik önlemlerine artık para ayırmaktan vazgeçin, yurttaşın ekmeğini alıp mermiye dönüştürmeyin.” diyoruz; “Yok.” diyorlar “Olur mu öyle şey? Biz yurttaşın ekmeğini mermiye dönüştürmeye devam edeceğiz.” diyorlar. Bakın, çok gündem olmuştu geçen dönemde bu parlamentoda, S-400’ler… S-400’lere 2,5 milyar dolar para ödendi, NATO üyesi olan bir ülkenin bir kere S-400’leri kullanma imkânı yok; nitekim hangarda duruyor. Çok sorduk “Ne yapacaksınız
Bu S-400’leri? Bu paraları, NATO savunma sisteminin tam tersi olan bu S-400’lere niye bu paraları yatırıyorsunuz?” dedik, cevap yok.
“Döviz kuru.” diyorlar. Döviz kuruyla ilgili de tabii bankaya dövizini yatırmış insanın kur korumalı mevduatın parasını niye yoksul ödesin? Neden ödesin doları olan insana o eki? Bu yükü de ne yazık ki bu iktidar bu insanların sırtına bindirdi.
Bizler Yeşil Sol Parti olarak bütçe hakkına sosyalistlerin, devrimcilerin, yurtseverlerin, hak ve adaletten yana olan mütedeyyinlerin, kadınların, doğa ve insan hakkının savunucuları olarak yüz yıllara dayalı bir birikimi arkamıza alarak bütçe hakkına dair yaklaşımımızı şöyle özetleriz: İştirak ettiğimiz bütün bütçe görüşmelerinde de bunu ön plana çıkarmaya çalıştık. Dedik ya: Bütçe bir politik tercih meselesidir. Demokratik ekonomiyi, adaletli vergi düzenini, adil gelir dağılımını, iç barışı, demokratik siyaseti, toplumsal cinsiyete dayalı bütçelemeyi, eşit yurttaşlığı, inanç özgürlüğünü, hak, hukuk, adaleti merkezine almayan bir bütçe halkçı bütçe değildir. İklim kriziyle mücadele etmeyi önüne koymayan, gençlerin geleceğini inşa etmeye çalışmayan bir bütçe yoksullukla mücadele etmek yerine lüksünden, şatafatından ödün vermeyen -itibar buysa bu itibar da yerin dibine batsın diyorum- böyle bir bütçe olmaz, böyle bir bütçe anlayışı olmaz; bunları savunduk biz. Savaşı, talanı, yandaşları değil işçilerin, emekçilerin istihdamından yana olduk, halkın bütçesini savunduk biz bugüne kadar ama ne yazık ki bu iktidar, ona emanet edilmiş olan beytülmali delik deşik etti ve beytülmalden geriye hiçbir şey kalmadı, şimdi onu doldurmaya çalışıyorlar. Evet, bu bütçeden ne çıktı? Bu bütçeden yoksulun hakkını zengine vermek çıktı. İki asgari ücreti toplasanız da yoksulluk sınırının altında bir ücret çıktı. Günlerdir sokaklarda sesini duyurmaya çalışan, az önce de söylediğim gibi, hepimizin odalarını tek tek arayan emeklilere “Sizleri ölüme mahkûm ediyoruz.” kararı çıktı bu bütçeden. Depremzedeyi, depremi rant kapısına çeviren bir anlayış çıktı bu bütçeden. IMF’den beter kemer sıkma çıktı bu bütçeden çünkü bir yandan ücret zammı yapılırken öte yandan vergi yükü yurttaşın sırtına yüklendi. Ne anladık bu zamdan? Kaşıkla verdiğinizi kepçeyle aldığınız bir bütçe ortaya çıktı. Yurttaşı daha çok vergi altında ezim ezim ezecek bir bütçe ortaya çıktı.
Değerli yurttaşlarımız, bizler umudumuzu yitirmeyeceğiz. Çok olan sizsiniz yurttaşlar olarak, halk olarak; az olan ise bu yasaları bu şekilde vicdansızca yapanlardır. Emeğin hakkını bizler hem Mecliste hem sokakta sonuna kadar savunmaya devam edeceğiz. Geçtiğimiz ay 15-16 Haziran şanlı işçi direnişiydi. O direnişleri hatırlayalım, bizlere unutturulmak istenilen o mücadele anlayışını hatırlayalım. Sokaklarda, alanlarda, meydanlarda bizler sesimizi çıkarmadığımız sürece Parlamentoda bu iktidar böyle yasaları çıkarmaya devam edecektir ve buradan binlerce kez selam olsun mücadele yürüten bütün insanlara. Mücadeleyle kazanacağız, alnımızın akıyla kazanacağız ve asla bu düzenin çarkının bu şekilde dönmesine müsaade etmeyeceğiz; bedeli ne olursa olsun” dedi.