‘’- BU GÜNLER İYİ GÜNLERİMİZ ‘’
Sosyal medyada beni etkileyen bir şey okudum aynen aktarıyorum…
‘’-Ben çocukken babamın 100 dönüm tarlası, traktörü, ortalama 150 koyunu ,5 ineği ve danaları vardı. Yılda 150 ton buğday,150 kuzu, bir iki dana da satardı.
Ve ben kendimizi fakir sanırdım hep. Çünkü hep üstümüzde eskimiş elbise ve ayakkabı vardı .Sobada tezek yakardık. Buğday ya da mısır unu ile ekmek yapılırdı. Et yemeğinden artık bıkıyorduk, kesilen hayvanın iç organları köpeklere verilirdi. Yumurta yememek için sofradan kaçardık .Pastırma sucuk günlük yiyeceğimizdi…Tereyağı, yoğurt, peynir bozulunca atar, yenisini yapardı annem.
Bana göre zengin, şehirde oturan, şık giyinen şehirlilerdi. Ve muhtemelen köylerde yaşayan herkes böyle düşünüyordu. Çünkü herkes çocuklarını devlet memuru yapmak için okutuyordu. Okusun hayatı kurtulsun. Köyde hayatını çürütmesin derlerdi. Bu düşünce geleceğimize şekil verdi bizi fakirleştirdi. Ve domates biber patlıcan üretemeyen bir ülke yaptı
Şimdi buradan bakıyorum ki !
Babam çok zengin adammış, resmen ağa imiş .Gereksiz elbiseleri israf saymış, istese neler almazmış, ,tasarrufluymuş .Şehirler büyüdükçe köylüler köyde tarla satıp arsa aldılar .Daire karşılığı verdiler ,müteahhitlerden üçer beşer daireler aldılar .Şimdi o dairelerde yiyecek sebzeyi alamıyorlar. Çünkü yok. Ekecek dikecek yer yok .Ya da köy yok, varsa da köye dönecek imkan yok …Hazıra alışan eşler evlatlar çok…Soğan patates alamıyorlar pahalı. Tereyağı peynir alamıyorlar. Doğalgaz zammına kızıyorlar…Tüm bunları bildikleri, gördükleri halde hala köylüler şehre göçüyorlar…
Bu gidiş kötü, bunlar daha iyi günlerimiz…’’