AKAY:SEYHANLININ EMRİNDEYİZ

Seyhan Belediye Başkanı Akif Kemal Akay Toros TV ve Radyo Toros’ta gazetemiz genel koordinatörü İnci Yılmaztürk’ün hazırlayıp sunduğu Yerel Gündem Programı’nın konuğu oldu.Yılmaztürk’ün sorularını yanıtlayan...

AKAY:SEYHANLININ EMRİNDEYİZ
Yayınlama: 19.01.2023
A+
A-

 

Seyhan Belediye Başkanı Akif Kemal Akay Toros TV ve Radyo Toros’ta gazetemiz genel koordinatörü İnci Yılmaztürk’ün hazırlayıp sunduğu Yerel Gündem Programı’nın konuğu oldu.Yılmaztürk’ün sorularını yanıtlayan Başkan Akay, sosyal belediyecilik anlamında yaptığı hizmetlerini anlattı.

İşte Yılmaztürk’ün soruları, Başkan Akay’ın cevapları;

YILMAZTÜRK:Başkanım Covid-19 süreciyle birlikte maliyetlerin de arttığı bir süre yaşıyoruz.Bu süre herkes gibi belediyeler açısından da zorlu bir süreç oldu. Ama bu zorlu süre Seyhan Belediyesi’nin hizmetlerinin durmasını engelleyemedi.Göreve geldiğiniz günden bu yana eğitim alanında, kültür sanat alanında, sağlık hizmetleri alanında hizmetleriniz devam etti.Sosyal hizmetleriniz bir taraftan, çevre hizmetleriniz ve sporla alakalı hizmetleriniz devam ediyor.Ben özellikle eğitimle ilgili yaptığınız çalışmalarla ilgili bilgi almak istiyorum.Bizi izleyenleri ve dinleyenleri bilgilendirir misiniz? 

BAŞKAN AKAY:Bizde klasikleşmiş bir laf var. Her şeyin başı eğitim.Çok ciddi anlamda klasikleşmiş, hemen herkesin her konuda söylediği bir laf bu. Ancak bu lafın içeriği maalesef yıllardır doldurulmuyor Yani eğitim dediğimiz şey sonuç itibarıyla bir okul bitirmek değil.Bizler belli bir zaman hep üniversitelerin olmayışından, üniversitelere girememekten söz ettik. Şimdi alabildiğine çok sayıda üniversite ya da yüksekokul var.Ama sonuçta baktığımız zaman ciddi anlamda bir sıkıntı var.Uzunca zamandır maalesef bu özellikle yıllar öncesi başlayan, aslında bin dokuz yüz kırklara, ellilere gelindiği zaman bir şekilde kendini göstermeye başlayan eğitim sıkıntısı bugün ciddi şekilde karşımızda duruyor. Yani burada temel olarak eğitimin amacı soran, soruşturan, araştıran bir kimlik oluşturmak, düşünen bir kimlik olmak.Tabii bütün bunların da yanında sonuçta davranış itibarıyla da bunları uygulayacak bir yapı oluşturmak. Ama maalesef son dönemlerde eğitim kısmı, yani okulların bir öğrenim kısmı, bir eğitim kısmı vardır.Biz yıllarca işte o eğitim kısmının yok olduğunu söyledik ama, şimdi öğrenim kısmında da çok ciddi sıkıntılar var. Hiç okula gitmeden, hiçbir şekilde kitap okumadan yüksekokul mezunu olan kişiler var maalesef. Yani bu ciddi bir sıkıntı.Bunun tabii karşılığında mesleklerini yeterince yapamamak var. Hatta biraz daha sıkıntılı kısmı, herkesin yüksekokul mezunu olma noktasında olduğu bir anda da, bizim çok ciddi anlamda ara eleman dediğimiz teknisyen, tekniker gibi ya da hatta biraz daha çıraklıktan belli ölçüde yetişen, ustalığa dönen, o işi yapan insanlara ihtiyacımız var. Bunu bugün ciddi şekilde fabrikalarımızda sıkıntılarını çekiyoruz Şimdi günümüze geldiğimiz zaman artık normalde bir işletmeyi oluşturmak sonuç itibarıyla belirli şeylere bağlıydı.İşte sermaye olacak, müteşebbis olacak.Buna ait bir çalışma olacak. Şimdi baktığımız zaman artık sermaye dediğimiz şey bugün artık bilgi temelinde.Eğer bir şeyleri gerçekten doğru biliyorsanız ve bunu doğru uygulayabiliyorsanız en kıymetli bugün.İş hazinesi bilgi ve bu bilgi sürekli olarak çok hızlı değişen bir bilgi.Öyle bir dönemde yaşıyoruz ki, bu dönemde artık sıklıkla bir takım şeyler değişiyor. Çünkü bütün dünyada çok ciddi bir rekabet var. Burada temel olan şey ne? Daha çok bir yerlerde bilgi oluşuyor. Bu bilgiye ulaşmanın önemi bir ölçüde kendini gösterdi, peki bütün bunların da ötesinde olan şey ne? Var olan bilgileri bir şekilde yararlı hale getirmek, kullanılır hale getirmek. Neyi, nerede, nasıl yapacağınızı bilmek de başka bir şey.Bunun için de kişilerin yetişmesi lazım. Kişilerin buna göre eğitilmesi lazım. Eğitimlerin de buna göre yapması lazım. Orada soran, soruşturan, araştıran, şüpheci olan yani bir sürü şeyi bir arada tutan, oluşturan bir yapıya ihtiyacımız var.Şimdi bizler belli bir noktaya geldikten sonra, belli fikirlere sahip olduktan sonra bunu değiştirmemiz kolay değil.Artık bugün herkes biliyor ki, hangi dalda çalışma yaparsanız yapın bu resim olabilir, müzik olabilir, spor olabilir, en küçük yaşta öğrenilmesi en önemli şeylerden bir tanesi.Yani en küçük yaşta en doğrunun öğrenilmesi temel nokta. Çünkü sonradan kazanılmış yanlışlıkların sonradan değiştirilmesi çok kolay değil. Şimdi böyle baktığımız zaman da basit bir örnekle söyleyeyim, bin dokuz yüz altmışların ortalarında Türkiye, Kore, Brezilya bunlar aynı ekonomik düzeye sahiptiler. Hatta Kore’yle mukayese edildiğimiz zaman biz Kore’nin önündeydik. Şimdi iki tane temel nokta söyleyeyim bu noktada; Bir tanesi okul öncesi eğitim, ikincisi kitap okuma düzeyi.Bugün Kore’de okul öncesi eğitim yüzde doksan beşlere ulaşmış vaziyette ve kitap okuma, evlerdeki kitap sayısı ki evlerde zaten az. Bir de bizim mesela kütüphanelerimiz de bu konuda yeterli değil. Okullara baktığınız zaman kitap miktarı hem okullardaki kitap miktarı, hem evlerdeki kitap miktarı hem de okunan kitaplara baktığınız zaman aşağı yukarı bizim on katımız kadar.Ve bin dokuz yüz altmışlarda biz onlardan daha üst düzeydeyken bugün Kore bizim çok önümüzde. Bunun temel noktası eğitim.Benzer bir diğer şeyde de Hindistan. Değişik birtakım yerlerde de görmemiz mümkün. Bugün baktığınız zaman mesela Finlandiya refah düzeyi en yüksek olan ülkelerden.Baktığınız zaman Finlandiya, Norveç gibi ülkelerde çok ciddi eğitime yapılan katkının okul öncesi eğitime, kitap okuma konusunda çok ciddi anlamda çok üst düzey olduğunu görürüz. Şimdi bunlara bağlı olarak ne yapılmalı? Evet eğitim düzeyimiz yıllara bağlı olarak çok yanlış noktalara gitti. İşte çok ciddi okullarımız vardı. Yani dünyanın gerçekten çok özel okulları ülkemizde mevcuttu. Ancak mesela Anadolu Lisesi kuruluşta, Fen Liseleri kuruluşta, çeşitli üniversitelerimiz, Teknik Üniversite, Boğaziçi, İstanbul Üniversitesi gibi baktığınız zaman bunlar süreç içerisinde maalesef sulandırıldı. Yani Türkiye’de toplam olarak on tane Anadolu Lisesi varken bugün hepsi Anadolu Lisesi oldu. Bu hepsinin Anadolu Lisesi noktasına ulaşması değil, tam tersine nitelikli Anadolu Liseleri’nin aşağıya inmesine neden oldu.Artık bunun değişmesi lazım.Burada öncelik okul öncesi eğitim, okul öncesi eğitime ciddi şekilde ağırlık verilmesi lazım. Bu konuda devlette de belli çalışmalar var.Bunun için de kreş sayısının artması lazım.

YILMAZTÜRK:Başkanım devlet kreşleri yani daha cüzi miktarlarda maliyetle çocuklara eğitim veriyor. Özel kreşler ise oldukça yüksek maliyetli.Seyhan Belediyesi’nin şu anda beş tane kreşi var.Burada yeterli eğitimi alabiliyor mu çocuklarımız?Ve maliyet hangi düzeyde? 

BAŞKAN AKAY:Şimdi gerçekten kreş dediğimiz zaman çocuklarla tek tek ilgilenilmesi gerekli yerler bunlar. Yani dolayısıyla bizim yönettiğimiz kreşlerde gerçekten ciddi eğitim vermeye çalışıyoruz.Başında bulunan kişiler zaten eğitimli kişiler ve hatta ilginç bir şey söyleyeyim. Belediye personeli içerisinde görevi bırakan ender kişi vardır. Bunların sayısı son derece sınırlı. Ama bunların büyük bir kısmı hatta tamamına yakını kreş öğretmeni. Her bir çocuğun her şeyiyle ilgileneceksiniz ve o çocuğa bir şeyler öğreteceksiniz. Sadece çocuğun günlük ihtiyaçlarının karşılanması değil, yemesi, içmesi, tuvalete gitmesi, oyun oynaması değil. Ona bir şeyler de öğreteceksiniz. Çünkü çocuğun şekillenmesi o noktada başlıyor.Yani biraz önce Kore örneğini verdiğimden zaten herhalde anlaşılıyor.Çocuğun düşünme kapasitesi o noktada başlıyor. Zaten ondan sonra fizyolojik şey olarak yani, beyin gelişiminin ciddi şekilde başladığı bir şey. Bu kısmın gerçekten çok ciddi anlamda önemsenmesi lazım.Başlangıçtan itibaren biz öğrenci kapasitesini yüzde yüz arttırdık.Şimdi iki ayrı kreşinde bugünlerde  bir tanesi zannediyorum önümüzdeki hafta temeli atılacak.İki ayrı kreşte yine Sasa, Erdemoğlu tarafından bağış olarak yapılacak. Onlar da önümüzdeki döneme yetişirler, talep fazla yani.Bütün bunlarda okul düzeyinde başladığımız zaman, yani ilkokul düzeyinde bu veya ilkokul öncesinde bu diğer kısımlara baktığınız zaman, zaten bilgi evlerini oluşturduk.Bugün on üç tane bilgi evimiz mevcut. Bunlar büyük bölümü eski taziye evi olarak yapılmış alanlar bilgi evine dönüştürüldü. Burada başlangıçta çocukların rahat ders çalışma imkanını sağlamak için yapılmıştı ama, kovidle birlikte okula gidemeyen, evde sıkıntı çeken çocuklar burada eğitimden geri kalmama noktasında oldular.Buraya her türlü katkı veriliyor. Çayları, kahveleri yemekleri ücretsiz, atıştırmalıkları ücretsiz. Zaten sınırsız internet bilgisayar.Bu çerçeve içerisinde çocuklarımız ders çalışıyorlar, ders çalışma imkanı buluyorlar.Çok sayıda buraya devam eden öğrenciler  üniversitenin çeşitli dallarına, yüksekokullara girme imkanı buldular. Bu devam edecek. Burada gördüğümüz başka bir konuda bazı çocukların özel olması idi. Yani kiminin müziğe yatkınlığı, kiminin resme yatkınlığı, kiminin bilime yatkınlığı bizleri bunu devam ettirme noktasında birtakım araştırmalara yöneltti. Bu yönelmede bir proje yapıldı Türkiye Belediyeler Birliği’nde. Türkiye’de en iyi gençlik projesi olarak seçildi.Bu işte o dönemde Cumhurbaşkanı’ndan zaten ödül aldık ve beş yüz bin lira da para alındı. Bu bilgi evlerinden inovasyon merkezlerine diye ve bir yapıydı.Burada daha ziyade nitelikli olan çocukların yani, belli ölçüde teknolojiye yatkın olan çocukların eğitilmeleri söz konusu. Onlara birtakım imkanlar verilmesi söz konusu. Yani bugün çok ciddi anlamda bizim Teknoloji İnovasyon Merkezimiz’de çok ciddi bir eğitim görüyorlar. Buradaki meselemiz de şu; dünya bir dijital teknoloji dönemine giriyor. Yani artık yapay zekanın, metafozların falan devrede olacağı bir şey ve dolayısıyla bizim artık bunlara hazırlıklı olmamız lazım. Şimdi biraz önce Kore örneğini verdiğim zaman bugün Kore, Brezilya dünya devleri arasında. Biz maalesef şimdi birinci sanayi devrimi buhar makinelerinin işte oluşumu.İkinci sanayi devrimi daha ziyade kobi sistemin yani çoklu sistemin devreye girmesi üçüncü sanayi devrimi bilgisayarların çıkışı gibi yani kaba şeyleriyle söylüyorum. Ve şimdi sanayi dört sıfır, endüstri dört sıfır dediğimiz yeni bir döneme giriyoruz.Bu dönem dijital teknolojinin ağırlıklı olduğu bir dönem.İşte bu dönemi bizim diğerleri gibi es geçmememiz lazım. Yani diğerlerinde maalesef hani halk tabiriyle söyleyeyim, çırak çıktık.Başkaları yaptı, biz bir şey yapamadık.İşte Kore örneğini verirsek, Kore bugün bilgisayar teknolojisinde çok ciddi olarak belli değerler elde etti. Şimdi bir başka bir konu daha var bu noktada. O da orta gelir tuzağı diye bir şey var. Burada siz belli bir ekonomik gücünüzü, belli bir yere kadar çıkartma şansına sahipsiniz.Buğday yetiştirirsiniz, elma yetiştirirsiniz.Tekstil yaparsınız, otelcilik yaparsınız. Belli bir noktaya kadar gelebilirsiniz. Belli bir noktanın üzerini aşma şansınız yok. Orta gelir tuzağı denilen şey sonuçta Türkiye’nin yaşadığı bu süreçte şeylerden bir tanesi.Bu orta gelir tuzağını aşabilmeniz için ancak katma değeri yüksek ürün elde etmeniz lazım. Bunların üretimini yapmanız lazım. Yani şimdi bir kamyon karpuz götürüyorsunuz, karşılığında bir telefon alıyorsunuz.Bazı şeyleri geçebilmek için belli rakamları geçirebilmek için yani teknik tabiriyle söylersek orta gelir tuzağını aşabilmek için yeni şeyler yapmanız lazım.İşte biz bu çerçevede de baktığımız zaman, eğitimimizi de artık bunun üzerine kurmamız lazım.Bir tarafta çok ciddi anlamda dijital teknolojiyi esas alan, kodlamadan başlayan bir sistem bu kodlamadan başlayan sistem üzerinde artık çeşitli ürünler elde etmeniz lazım.

YILMAZTÜRK:Seyhan’da on noktada SEYMER’leriniz de var.SEYMER’lerde hangi kurslar var ve neler yapılıyor?

BAŞKAN AKAY: SEYMER’lerin birkaç tane boyutu var.SEYMER’LER benden önce Zeydan Başkan, hatta ondan daha önce Azim Öztürk zamanında başladı.Burada yine amaç kadını üretime alıştırmak, bunlardan kısmen para kazanmasını sağlamak. Ama onların çok daha ötesinde, belki toplumsallaşmasını toplum içine girmesini sağlayan şeylerden bir tanesi.Tabii burada üretmenin, özellikle kadınların toplum içine girmesini sağlayan şeylerden bir tanesi. Burada üretmenin özellikle kadınlar için üretmenin zevkine erişmenin getirdiği gerçekten çok ciddi sosyal ve sağlık avantajları var. Bunlardan bir bölümü ekonomik olarak yaptıklarını satma imkanı buluyorlar. Böylece evlerine belki birkaç kuruş da ilave para geçiyor. Yapay zekanın devreye gireceği süreç içerisinde zaten çok ciddi anlamda işsizlik boyutu yaşıyoruz. Yapay zekayla birlikte bu biraz daha artacak.Bir el işinin öğrenilmesi son derece önemli gibi geliyor bana.SEYMER’ler bu nedenle önemli.

YILMAZTÜRK:Bu hizmetlerin yanında sağlık hizmetleri de veriyorsunuz. Mesela Sağlık kart. Sağlık karttan herkes faydalanabiliyor mu?Ağız ve diş sağlığı merkezi kurmuşsunuz.Burada da sıfır on dört yaş grubu çocuklar ve engelliler yararlanıyor. Yaşlılar ve engelliler.Diğer taraftan diyetisyenlik hizmeti veriyorsunuz sağlık branşında. Bunların da biraz açılımını yapar mısınız?

BAŞKAN AKAY:Sağlık kart çeşitli kurumlarla yapılan anlaşmalarda sonuçta belli şekilde indirimlerin sağlanması konusunda oluşturulan bir kart. Diş taramaları gibi birtakım şeyler özellikle küçük çocuklarda çok ciddi bir sorun.Sonradan oluşan şeyde, çok ciddi bir masraf ortaya çıkıyor.Öncesinde fark edilmesi, bunun son derece önemli.Bu konuda çalışmalar yapıyoruz. Tabii ilçe belediyeleri olarak bizim sağlık konusunda daha fazla şey yapma engelimiz var. Dolayısıyla yani bu konuda daha ziyade koruyucu bir takım şeyler alınması ve yapabileceğimiz belirli şeyler üzerinde duruyoruz. Yani çok sayıda diş hekiminin olduğu bir kentte iş hekimleriyle rekabet etmenin de çok doğru olduğunu düşünmüyorum.

YILMAZTÜRK:Tabii amaç burada rekabet etmek değil ama, bir halk kartınız da var, vatandaşın faydalandığı. Halk marketiniz var. Yani yine vatandaşa ucuza hizmeti sunuyorsunuz. Bunlarla da ilgili neler söylemek istersiniz?

BAŞKAN AKAY:Evet Halk Marketimiz var. Evet biz bakkallarla rekabet etmek için değil, bir ölçüde ihtiyaç sahiplerine olabildiğince nasıl yardımcı olunur? Bunun düşüncesindeyiz.Buradaki bu ürünlerin tercihi söz konusu ama, süreç içerisinde aşağı yukarı her şeyin satıldığı noktaya geldik. Yani dediğim gibi amaç daha çok kendi toplumumuzun içerisinde üretilmesi, daha çok insanın üretime katkıda bulunması. Ana amacımız bu. Bunları yaptığımız zaman zaten topyekun herkese bir şekilde yansıma şansına sahibiz.

YILMAZTÜRK:En düşük çalışan maaşı ne olacak peki?

BAŞKAN AKAY:Şu anda çalışmalarımız devam ediyor. Ama asgari ücretin çok üstünde olacağını söyleyebilirim.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.