MEME KANSERİNDE HAYAT KURTARAN 3 ALTIN KURAL
TOROS (Haber Merkezi) - Gelişmiş ülkelerde akciğer kanserinden sonra kadınlarda en sık rastlanan kanser türü olan meme kanseri her 8 kadından birinde görülüyor. Bu durum...
TOROS (Haber Merkezi) – Gelişmiş ülkelerde akciğer kanserinden sonra kadınlarda en sık rastlanan kanser türü olan meme kanseri her 8 kadından birinde görülüyor. Bu durum ise tüm kadın kanserlerinin yüzde 24’üne, kanserden ölümlerin ise yaklaşık yüzde 15’ine karşılık geliyor. Erken teşhisin hayat kurtaran en önemli faktör olduğu meme kanserinde hastalığın görülme sıklığı ise dünya genelinde artmaya devam ediyor.
Yapılan araştırmalar, kadınlarda meme kanseri gelişiminde rol oynayan önemli risk faktörlerinin tanımlanmasını sağlamış durumda. Bu risk faktörlerine maruz kalan kişilerde, toplumun geri kalanındaki bireylere göre daha yüksek oranda meme kanseri gelişimi saptanıyor. Medline Adana Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Dr. Onur Bora Aslan, günümüzde meme kanseri hakkındaki bilinç düzeyinin her ne kadar artmış olsa da henüz arzu edilen seviyede bulunmadığını söyleyerek meme kanseri farkındalık ayı dolayısıyla önemli bilgiler verdi.
Erken teşhis için 3 altın kural
Erken teşhiste çok önemli bir rol oynayan mamografik tarama, hekim muayenesi ve kendi kendini muayene etme, ihmal edilmemesi gereken 3 altın kural olarak geçerliliğini günümüzde de koruyor. İstatistiklere göre dünyada her yıl yaklaşık 1,7 milyon kadının meme kanserine yakalandığını anlatan Dr. Onur Bora Aslan, tüm kanser türlerinde olduğu gibi meme kanserinde de erken teşhisin hastalıkla mücadelede hala en önemli faktör olduğunun altını çiziyor.
Kadınlara büyük görev düşüyor
“Memede ele gelen kitle bu kanserin en önemli belirtisidir. Ayrıca meme başından kanlı akıntı, meme başında kaşıntılı bir lezyonun bulunması ve meme cildinde veya meme başında çekinti de kanserin diğer önemli belirtileri arasında yer alır. Koltuk altında şişlik, memede ödem ya da yara bulunması ise hastalığın ilerlediğine işaret eder. Bu nedenle erken teşhis konusunda en büyük görev kadınlarımıza düşmektedir. Hiçbir meme yakınması olmayan kadınların 20-40 yaş arasında düzenli olarak elle kendi kendini muayene ve yıllık hekim kontrollerini aksatmamaları gerekir. 40 yaşından sonra ise elle muayeneye düzenli hekim kontrolleri ve yıllık mamografi taraması da eklenmelidir” diyen Dr. Onur Bora Aslan, özellikle risk grubunda yer alan kadınların ise uzman bir hekime başvurarak mutlaka uygun takip periyodlarını belirlemesi gerektiğini ifade ediyor.
Vakaların çoğunda aile öyküsü yok
Meme kanserinde, kadının birinci derece yakınında meme kanseri öyküsü olmasın önemli bir risk faktörü oluşturduğunu söyleyen Dr. Onur Bora Aslan, “Ancak toplumda meme kanserinin tamamen ailesel geçişli olduğu şeklinde bir yanlış algı bulunuyor. Oysa ki meme kanseri tanısı almış hastaların büyük bir kısmında aile öyküsünün olmadığını unutmamak gerekiyor. Ailevi ya da genetik geçişli meme kanserleri, tüm meme kanserlerinin sadece yüzde 15 ila 20’sini oluşturuyor” diyor.
Erken teşhis başarıyı getiriyor
Belirtiler sonucu şüphe oluşması durumunda hastaya biyopsi yapılıyor. Kesinleşen tanıyı takiben multidisipliner yaklaşımla; cerrah, medikal onkolog ve radyasyon onkolojisi hekimi bir ekip olarak tedaviyi planlıyorlar. Dr. Onur Bora Aslan, bazı hastalarda ise meme kanseri belirtilerinin hiçbirinin görülmediğini ve kanserin yalnızca rutin kontrollerde mamografi incelemesiyle tespit edilebildiğini de sözlerine ekleyerek günümüzde erken teşhis edilen meme kanserinde tedavinin kolay, başarı şansının ise yüzde 90’lara ulaştığını söylüyor.