Dünyanın dört bir yanında, bir zamanlar kalabalık sokaklara, neşeli kahkahalara ve yoğun ticarete ev sahipliği yapan şehirler bugün sessizliğe gömülmüş durumda. Kimi yerler doğal felaketler, savaşlar ya da ekonomik çöküş yüzünden boşaltıldı; kimileri ise ürpertici olayların ardından kaderine terk edildi. Aradan geçen yıllar, bu terk edilmiş alanları daha da gizemli kıldı: duvarlara işleyen küf kokusu, paslanmış demirlerin iniltisi, rüzgârın uğultusu… İşte hem hikâyeleri hem atmosferleriyle tüyler ürperten, dünyanın en ürkütücü 10 hayalet şehri.

Pripyat, Ukrayna

1986’da yaşanan Çernobil nükleer felaketi, sadece santralin değil, yakınındaki Pripyat şehrinin de sonunu getirdi. O dönem 50 binin üzerinde insana ev sahipliği yapan şehir, patlamadan hemen sonra tamamen boşaltıldı. Çernobil’in gölgesinde kalan Pripyat, yüksek radyasyon seviyesi nedeniyle on yıllarca izole edildi. Bugün, boş apartmanlar, paslanmış dönme dolaplar, terk edilmiş okullar ve hastaneler hâlâ ayakta. Her ne kadar radyasyon seviyesi düşse de, uzun süreli kalmak hâlâ tehlikeli. Yine de bazı maceraperest turistler ve fotoğrafçılar, bu donmuş zaman kapsülünü görmek için bölgeye akın ediyor.

Isla De Las Muñecas, Meksika

Meksika’daki “Bebekler Adası” adeta bir korku filmi sahnesinden fırlamış gibi. Teshuilo Gölü üzerinde bulunan ada, yüzlerce asılı ve çürümüş bebekle dolu. Efsaneye göre 1950’lerde Don Julian Santana adında bir adam, gölde boğulan küçük bir kızın cesedini buldu. Onun ruhunu yatıştırmak için etraftan topladığı bebekleri ağaçlara ve yapılara astı. Zamanla adada yüzlerce oyuncak bebek birikti. 2001’de Santana’nın da aynı gölde boğulmasıyla, ada efsanelerine bir yenisi daha eklendi. Rivayete göre bebeklerin gözleri insanları izliyor, geceleri fısıldıyor ve hareket ediyor.

Centralia, ABD

1962’de Pensilvanya eyaletinin Centralia kasabasının altındaki kömür yataklarında sebebi bilinmeyen bir yangın başladı. Kömür yangınları, oksijenle beslenmeye devam ettikçe yüzlerce yıl sürebilir ve Centralia’daki yangın hâlâ yanıyor. Sülfür ve karbonmonoksit gazları kasabanın havasını zehirleyince, 1992’de 1000 kişilik nüfusun neredeyse tamamı tahliye edildi. Sadece birkaç kişi kalmayı tercih etti. Zamanla yollar çöktü, yer yer dumanlar yükseldi, evler yıkıldı. Kasaba, Silent Hill filmine bile ilham verdi.

Poveglia, İtalya

Venedik Lagünü’nde yer alan Poveglia Adası, tarihin en uğursuz yerlerinden biri olarak anılıyor. Orta Çağ’da veba salgınlarında binlerce hasta buraya sürgün edildi ve adada öldü. Toplu mezarlara gömülen cesetlerin küllerinin, adanın toprağının yarısını oluşturduğu söyleniyor. 1800’lerde ise ada bir akıl hastanesi olarak kullanıldı; burada yapılan işkenceler ve deneyler efsanelere konu oldu. 160 binden fazla insanın öldüğü düşünülen ada, halk arasında “Hayaletler Adası” olarak biliniyor ve turist girişine yasak.

Kowloon Walled City, Hong Kong

Bir dönemin en yoğun nüfuslu yerleşimlerinden biri olan Kowloon, 2,6 hektarlık bir alan içinde 33 bin kişiye ev sahipliği yaptı. 300’den fazla bina adeta üst üste inşa edilmiş, daracık koridorlar ve hiç güneş almayan sokaklar oluşmuştu. Polis, sağlık ve altyapı hizmetlerinin neredeyse hiç bulunmadığı şehir, uyuşturucu ticareti, yasa dışı dişçilik ve fuhuş gibi suçlarla anıldı. 1990’larda İngiltere ve Çin’in anlaşmasıyla yıkıldı, ama beton labirentin fotoğrafları hâlâ tüyler ürpertici.

Hashima Adası, Japonya

“Battleship Island” (Savaş Gemisi Adası) olarak bilinen Hashima, 19. yüzyılda kömür madenciliğiyle Japonya’nın en yoğun nüfuslu yerlerinden biri oldu. Madenler kapanınca, 1974’te ada tamamen boşaltıldı. Şimdi deniz ortasında yükselen, camları kırılmış, rüzgârla inleyen apartman bloklarıyla ürkütücü bir görüntü sunuyor. 2015’te UNESCO Dünya Mirası listesine girse de, hâlâ terk edilmiş durumda.

Okpo Land, Güney Kore

Güney Kore’nin ünlü eğlence parklarından biri olan Okpo Land, ölümcül bir kaza sonrası bir gecede kapatıldı. 1990’larda bir ördek temalı lunapark treninde bir çocuk öldü, ancak park çalışmaya devam etti. 1999’da aynı oyuncakta ikinci bir ölüm gerçekleşince, park sahibi ortadan kayboldu. Bırakılan oyuncaklar, paslı raylar ve yarım kalmış bilet gişeleri hâlâ yerinde duruyor.

Kolmanskop, Namibya

1912’de dünyadaki elmas üretiminin %12’sini sağlayan Kolmanskop, Afrika’nın en zengin kasabalarından biriydi. Ancak elmas yatakları tükenince 1950’lerde tamamen boşaldı. Bugün, kum fırtınaları evleri yutuyor; pencerelerden, kapılardan içeri dolan çöl kumları kasabayı adeta zamanın içine gömüyor.

Burj Al Babas, Türkiye

Bolu’nun Mudurnu ilçesinde inşa edilmeye başlanan Burj Al Babas projesi, 732 adet şatovari villa ve dev sosyal tesisler hedefliyordu. Ancak 2018’de Türkiye’nin ekonomik kriziyle inşaat yarım kaldı. Şimdi dağın eteğinde, birbirinin kopyası yüzlerce beyaz minyatür şato, sessizce çürüyor.

Houtouwan, Çin

Şanghay’ın doğusundaki Shengshan Adası’nda yer alan Houtouwan, bir zamanlar 3 bin kişilik bir balıkçı köyüydü. Ancak ulaşım zorluğu nedeniyle 1990’larda terk edildi. Sadece 20 yılda, evler ve sokaklar yoğun yeşil sarmaşıklarla kaplandı. Şimdi doğanın geri aldığı bu köy, masalsı ama aynı zamanda ürpertici bir görüntü sunuyor.