Topraksız tarımın yükselişi
Dünyada hızla artan nüfus ve tarıma elverişli alanların daralması, geleneksel tarım yöntemlerinin yerine yeni çözümlerin geliştirilmesini zorunlu kılıyor. Bu noktada öne çıkan yöntemlerden biri de topraksız tarım. Özellikle verimsiz, tuzlu, kireçli veya su seviyesi yüksek topraklarda alternatif bir çözüm sunan bu yöntem, seralarda ya da kapalı ortamlarda uygulanarak hem verim hem de kalite açısından üreticilere büyük avantaj sağlıyor.
Çukurova Üniversitesi’nden Prof. Dr. Hayriye Yıldız Daşgan, topraksız tarımda bitkilerin tüm besin ve su ihtiyacının özel solüsyonlarla karşılandığını, bu sayede toprak kaynaklı risklerin ortadan kaldırıldığını ifade ediyor. Daşgan, domates gibi ürünlerde topraklı tarıma kıyasla iki katına varan verim artışı elde edildiğini belirtiyor.
Verim yüksek, uzman eksikliği büyük
Topraksız tarım sistemlerinde birim alandan elde edilen ürün miktarının oldukça yüksek olduğunu vurgulayan Daşgan, “Bir dönüm serada, uygun koşullarda 50 tona kadar domates üretmek mümkün” diyor. Ancak bu yüksek verim potansiyeline rağmen, sektörde bu sistemleri yönetebilecek yeterli sayıda uzman bulunmaması önemli bir engel olarak öne çıkıyor. Ayrıca sistemin enerjiye bağımlılığı ve yüksek ilk yatırım maliyeti, diğer dezavantajlar arasında yer alıyor.
Su kullanımında yüzde 95 tasarruf
Küresel iklim değişikliği ve su kaynaklarının azalması, tarımda su kullanımını daha kritik hale getiriyor. Prof. Dr. Daşgan, topraksız tarım sistemlerinin geleneksel tarıma göre yüzde 95 oranında daha az su kullandığını belirtiyor. Tarımda kullanılan su miktarının ülke genelindeki su tüketiminin yüzde 70’ini oluşturduğu düşünüldüğünde, bu tasarrufun önemi daha da belirgin hale geliyor.
Topraksız yetiştiriciliğin i̇ki ana yöntem
Topraksız yetiştiricilik iki ana gruba ayrılıyor: Katı ortam kültürleri ve su kültürleri. Katı ortamda; torf, perlit, kokopit gibi doğal malzemeler kullanılarak bitkinin köklerine mekanik destek sağlanıyor. Su kültürlerinde ise tüm yetiştiricilik doğrudan su içerisinde gerçekleşiyor ve oksijen verilerek bitkilerin yaşaması sağlanıyor.
Akuaponik sistem: Doğadan i̇lham alan tarım
Topraksız tarımın su kültürleri alt başlığında yer alan Akuaponik sistem, doğadaki döngüleri taklit eden eşsiz bir model sunuyor. Bu yöntemde balıklar ve bitkiler aynı su ortamını paylaşarak birbirlerini besliyor. Balıkların atıkları, sistemdeki bakteriler tarafından bitkiler için faydalı azot bileşiklerine dönüştürülüyor. Bitkiler ise bu besinleri alarak suyu filtreliyor ve yeniden balıklar için yaşanabilir hale getiriyor.
Prof. Dr. Daşgan, Akuaponik sistemin henüz ar-ge aşamasında olduğunu fakat potansiyelinin yüksek olduğunu belirtiyor. Sistemde çupra, sazan ve tilapia gibi belirli balık türleri başarıyla kullanılabiliyor. Bu yöntem, özellikle su kaynaklarının kısıtlı olduğu bölgelerde büyük bir ilgi görüyor.
Tarımın dönüşümünde anahtar rol
Akuaponik sistemler, hem sürdürülebilirlik hem de çevreye duyarlılık açısından geleceğin tarım modelleri arasında öne çıkıyor. Bitkilerin sağlıklı ve verimli şekilde yetiştirildiği, aynı zamanda balık üretiminin de mümkün olduğu bu sistemler, çift yönlü üretim imkanıyla yatırımcılar için de cazip bir model oluşturuyor.
Prof. Dr. Hayriye Yıldız Daşgan’ın da vurguladığı gibi, hem ekonomik hem çevresel avantajlar sunan bu sistemin yaygınlaşması, Türkiye’de tarımın geleceği açısından önemli bir fırsat olabilir.