ADANA BAROSU 4 EKİM DÜNYA HAYVANLARI KORUMA GÜNÜ BASIN AÇIKLAMASI GERÇEKLEŞTİRDİ
TOROS (Haber Merkezi) - Adana Barosu 4 Ekim Dünya Hayvanları Koruma Günü’nde basın açıklaması yaptı.Adana Barosu Avukatlar Salonu’nda bir araya gelen avukatlar, hayvanlara yönelik haksız...
TOROS (Haber Merkezi) – Adana Barosu 4 Ekim Dünya Hayvanları Koruma Günü’nde basın açıklaması yaptı.Adana Barosu Avukatlar Salonu’nda bir araya gelen avukatlar, hayvanlara yönelik haksız muamelelere karşı yasaların daha etkin hale getirilmesi çağrısında bulunuldu.Basın açıklamasını Adana Barosu Hayvan Hakları Komisyonu Başkanı Av. Özge Buğa okudu.
Açıklamaya Başkan Yardımcısı Av. Miyesser Ersalan Önenli, Yönetim Kurulu Üyeleri ve avukatlar katıldı. Adana Barosu Hayvan Hakları Komisyonu tarafından yapılan basın açıklaması şöyle;
“Bizler bugün Adana Barosu mensubu hukukçu ve avukatlar olarak 4 Ekim Dünya Hayvanları Koruma Günü’nde bir araya geldik. Hayvanlar insanlar için hayati önem taşıyan canlılardır. Doğanın dengesi, insan yaşamının sürebilmesi için insanların hayvanlara ihtiyacı vardır ve hep olacaktır. Yaşadığımız coğrafyada, hayvanları korumak bir yana; türlerini yok edecek düzeyde hak ihlalleri ile hak ettiği değeri görmeyen ve hatta toplumun bir kesimi tarafından görülmek istenmeyen en savunmasız canlı türü olarak hayvanları ilk sıraya koyabiliriz.
Her gün sayısız sahipli veya sahipsiz hayvana ‘VİCDAN’ ‘MERHAMET’ yoksunu insanlarca kanuni tanımı ile işkence edilmekte veya acımasız ve zalimce muamelede bulunulmaktadır. Günümüzde yüzlerce tür, yüzlerce av hayvanı nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya bulunmaktadır.
Avcılığın resmi makamlar nezdinde kabul görmesi neticesinde hayvanların yaşam hakkına devlet eliyle müdahale edilmektedir. Deneylerde kullanılarak öldürülen yunus parklarında, hayvanat bahçelerinde, pet shoplarda sömürülen canlılar insanlık adına affedilemez bir ayıptır. Temelde bu canların yaşam hakkı ihlal edilmektedir. Maalesef ki bu haksız muamelelerin tek kaynağı da insandır.
Kendini her şeyin sahibi sanan, her şey insan için mantığıyla hareket eden insanoğlu, bu canlıların yaşam alanlarına müdahale ettiği yetmezmiş gibi doğanın da yalnız ve daimi sahibi gibi davranmakta ve merhametsiz, canice davranışlarla hayvanların yaşam hakkına haksızca müdahale etmektedir. Yıllardır değişmeyen bu gerçeklik son yıllarda devlet yetkilileri ve kurumların 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu ve 7332 Sayılı “Hayvanları Koruma Kanunu ile Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunu’na ve yönetmeliklere aykırı nefret söylemi denebilecek hayvan düşmanı açıklamaları ile daha vahim bir hal almıştır.
Caydırıcı olmayan yasaların ve devlet kurumlarının havyanları koruyamamasından güç alan VİCDAN MERHAMET duygusundan yoksun kişilerce sosyal medya üzerinden sahipsiz köpeklerin insanlara saldırdıklarına yönelik gerçek dışı video ve haber paylaşımları ile tüm topluma nefret aşılanmaktadır.
Yasaya göre yaşam alanlarından alındıktan sonra hayvanların bakım evlerinde rehabilite edilip, aşılanıp, kısırlaştırılmaları sonrasında tekrar alındıkları yere bırakılmaları veya sahiplendirilmeleri düzenlenmişken, ömür boyu hapis olacakları ve haberlerde de gördüğümüz üzere kimi bakım evi çalışanlarınca işkenceye maruz kalmalarına göz yumularak, bilinmezliğe sürüklenmeleri, barınak adı altında ölüm kamplarına kapatılmaları istenilmektedir. Yine yakın zamanda basında yer alan haberlerde Tarım ve Orman Bakanlığı bünyesinde oluşturulan komisyonca ”sahipsiz köpeklerin toplanarak daimi şekilde barınaklara kapatılması ve ihtiyaç halinde uyutulması, yani öldürülmesi gerektiğini öngören bir rapor hazırlandığı iddia edilmiştir.
Bu iddiaların doğru olup olmadığı derhal kamuoyuyla paylaşılmalıdır. Böyle bir uygulamanın söz konusu olması yasalar ve toplum vicdanı nezdinde hükümsüzdür.
Mevzuatımızda mevcut 5199 sayılı kanun ise hayvanların yaşam hakkına yönelik yalnızca sözde bir koruma sağlamaktadır. Adli makamlarca söz konusu hayvanlar olduğunda etkin soruşturma ve kovuşturma yürütülmemektedir. Caydırıcı olmayan yaptırımlar neticesinde hayvanların yaşam hakkına müdahale edenlerin bu eylemleri karşılıksız kalmaktadır.
5199 sayılı kanunun geliştirilmesi ve daha etkin hale getirilmesi için çalışmalar yapılması gerekliliği aşikardır. Ancak her ne kadar mevcut hali yetersiz kalıyor olsa da sonuç itibariyle mevzuatımızda hayvanların yaşam hakları güvence altına alınmıştır. Adli makamların hayvanların yaşam hakkına yönelik olaylarda 5199 sayılı kanunu mevzuattaki diğer kanunlardan ayırmadan en etkin ve işlevsel şekilde uygulaması gerekmektedir. İlgili makamların hayvanlarla ilgili olaylarda daha az duyarlı inceleme yapmaları kabul edilemez olup başlıca problemlerden biridir.
Mevzuat kapsamında yerel yönetimlere yüklenen sorumluluklar yerine getirilmedikçe, kısırlaştırma seferberliği başlatılıp en etkin şekilde yürütülmedikçe, hayvanlar asılsız komplolarla hedef haline getirildikçe, popülasyon artmaya devam edecek ve hayvanlar açlık ve ölüme terk edilecektir.
Yanlış politikalara son verilerek, işlevsel mekanizmalar geliştirilerek ve en nihayetinde hayvanlara bir canlı olarak değer verilmesi zihniyetinin topluma aşılanmasına yönelik faaliyetlerle günümüzde sorun olarak yansıtılan durumlar kalıcı çözüme kavuşabilecektir.
Bir Kızılderili atasözü derki;
Hayvanlar olmadan insanlar nedir ki? Eğer bütün hayvanlar kaybolup giderse insanoğlu büyük bir ruh yalnızlığı içinde ölecektir. Hayvanlara ne olduysa insanlara da aynısı olur. Her şey birbirine bağlıdır. Yerkürenin başına gelen, yerkürenin çocuklarının da başına gelecektir. Adana Barosu Hayvan Hakları Komisyonu olarak hayvanlara yönelik haksız muamelelere karşı adalet mücadelesi vermeye devam edeceğiz.”