9 bin yıllık Yumuktepe Höyüğü’nde kazı çalışmaları sürüyor
Mersin’de geçmişi 9 bin yıl öncesine dayanan Yumuktepe Höyüğü’nde kazı çalışmaları sürüyor. ‘Geleceğe Miras Projesi’ kapsamında gerçekleştirilen kazının koordinatörü İnönü Üniversitesi’nden Doç. Dr. Burhan Ulaş, Neolitik dönem aktarımına ilişkin geçmiş yıllarda elde ettikleri verileri detaylandıracaklarını belirterek, “Yeni tip kaplıca buğdayın Yumuktepe üzerinden Anadolu içlerine, İstanbul ve Balkanlar üzerinden Avrupa’ya doğru yayıldığını söyleyebiliriz” dedi.
Mersin’de geçmişi 9 bin yıl öncesine dayanan Yumuktepe Höyüğü’nde kazı çalışmaları sürüyor. ‘Geleceğe Miras Projesi’ kapsamında gerçekleştirilen kazının koordinatörü İnönü Üniversitesi’nden Doç. Dr. Burhan Ulaş, Neolitik dönem aktarımına ilişkin geçmiş yıllarda elde ettikleri verileri detaylandıracaklarını belirterek, “Yeni tip kaplıca buğdayın Yumuktepe üzerinden Anadolu içlerine, İstanbul ve Balkanlar üzerinden Avrupa’ya doğru yayıldığını söyleyebiliriz” dedi.
Toroslar ilçesindeki Yumuktepe Höyüğü’nde arkeopark projesi kapsamında gerçekleştirilen kazı çalışmaları Prof. Dr. Giulio Palumbi’nin başkanlığında yürütülürken, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın başlattığı ‘Geleceğe Miras Projesi’ çerçevesinde de höyüğün güney yamacında başlatılan kazılar, kazı koordinatörü İnönü Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Burhan Ulaş başkanlığında 10 kişilik ekiple sürdürülüyor.
Arkeolojik mirasın korunması ve gelecek nesillere aktarılması hedeflenen, 2024-2028 yıllarını kapsayacak ‘Geleceğe Miras Projesi’ kapsamında çalışmalarını sürdüren Doç. Dr. Ulaş, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın 2024 yılı itibariyle başlattığı projenin, restorasyon, konservasyon, çevre düzenlemesi ve kazı çalışmalarını kapsayan 4 yıllık bir proje olduğunu söyledi. Çalışmaların tüm yıl içerisinde devam etmesinin hedeflendiğin ifade eden Ulaş, “Biz de Yumuktepe Höyüğü’nde bu yıl Eylül ayının başında Geleceğe Miras Projesi kapsamında çalışmalarımıza başladık. Kasım ayının sonuna kadar kazı çalışmaları olarak devam edecek. Sonrasında ise laboratuvar çalışmalarına geçeceğiz. Yani çanak çömlektir, taş alettir, biyoarkeoloji çalışmaları aynı zamanda Yumuktepe’nin topografyasına ilişkin çalışmalar yapmayı hedefliyoruz. Özellikle Geleceğe Miras Projesi kapsamında Yumuktepe Höyüğü’nde diğer dönemlere göre daha az bilinen neolitik dönem çalışmalarına odaklanmak istiyoruz” diye konuştu.
“Neolitik dönem kalıntılarına ulaşmayı hedefliyoruz”
Bu kapsamda Yumuktepe’de güney yamaç açması olarak bilinen bölgede 5×5’lik iki plan karede çalışmalara başladıklarını anlatan Ulaş, daha güneye doğru 3 plankare ve bir de sondaj çalışması daha yaparak neolitik dönem kalıntılarına ulaşmayı hedeflediklerini kaydetti. Projenin arkeolojik kısmı dışında Mersin Büyükşehir Belediyesi ile Kültür ve Turizm Bakanlığı koordinasyonunda devam eden ‘Arkeopark Projesi’yle de entegre edilmesinin hedeflendiğini vurgulayan Ulaş, “Bu kapsamda özellikle höyüğün zirvesinde yer alan 8. ve 13. yüzyıllara kadar uzanan Bizans dönemine ait yapı kalıntılarını, özellikle zirvede yer alan kilise ve kiliseye bağlı bir çiftlik yerleşkesinin restorasyonu ve yine çatıyla örtülmesi Geleceğe Miras Projesi kapsamında hedeflenmekte. Bunun dışında neolitik döneme ilişkin kazılarımızda iyi korunmuş mimari yapılar olduğu takdirde bu yapıların da yine Arkeopark Projesi’ne entegre edilmesini hedeflemekteyiz” dedi.
“Neolitik dönem tarımına ilişkin geçmiş yıllarda elde ettiğimiz verileri detaylandıracağız”
Çalışmalarının diğer önemli ayağını da özellikle neolitik dönem tarımına ilişkin geçmiş yıllarda elde ettikleri verileri daha da detaylandırmak olduğuna işaret eden Ulaş, “Yeni verilere ulaşmak noktasında da çalışmalar yürütmeyi planlıyoruz. Bizim Neolitik dönemde bilinen üçlü bir buğday grubu var. Bunlar siyez ve gernik buğdayı. Yine ekmeklik makarnalık buğday. Aslında söz konusu bu buğdaylar yakın doğuda Neolitik dönem yerleşmelerinin tümünde tespit edilen buğdaylar. Yumuktepe’nin özelliği ise yeni tip kaplıca buğday dediğimiz ‘Triticum timopheevii’ buğdayın ve ‘Triticum spelta’ (ekmeklik buğdayın en ilkel türü) adı verilen ekmeklik buğdayın Yumuktepe’de tespit edilmesi çok önemli” diye konuştu.
“Yeni tip kaplıca buğdayın en eski kalıntıları sadece Anadolu’da tespit edildi”
Yeni tip kaplıca buğdayın önemine işaret eden Ulaş, şöyle devam etti:
“Şu ana kadar diğer buğdaylar ‘verimli hilal’ olarak adlandırdığımız coğrafyadaki bütün neolitik yerleşmelerde tespit edilirken, yeni tip kaplıca buğdayın en eski kalıntıları sadece Anadolu’da tespit edildi. Bunlardan Cafer Höyüğü sayabiliriz. Yaklaşık olarak milattan önce 8500 yıllarına dayanıyor. Ve yine Orta Anadolu’da Boncuklu Höyük, Aşık Höyük gibi çanak çömleksiz neolitik dönem yerleşmelerinde bu buğday türü tespit edildi. Biz de Yumuktepe’de söz konusu buğday türünü tespit ettik. Bu buğdayın Anadolu’dan daha fazla Avrupa’da tarımının yapıldığını söyleyebiliriz. Verimli hilal denen coğrafya, İsrail Filistin’den başlıyor, batı İran’dan kuzey Suriye ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ni kapsayan bir coğrafya; hilal şeklinde bir forma sahip olduğu için verimli hilal olarak adlandırılıyor. Bu verimli hilalin sadece Güneydoğu Anadolu Bölgesi ve Orta Anadolu Bölgesi’nde tespit edilen bu yeni tip kaplıca buğday, Avrupa’daki 20’nin üzerinde neolitik yerleşimlerde tespit edildi. Avrupa’nın kuzeyine kadar bir yayılımı söz konusu. Polonya’ya kadar giden bir buğdaydan bahsediyoruz. Ve bu yönüyle Avrupalı neolitik çiftçiler tarafından daha fazla tercih edilen bir buğday türüyle karşı karşıyayız. Yumuktepe Höyüğü’nde bunun tespiti, Yumuktepe’nin söz konusu buğday türünün Avrupa’ya yayılımında bir yerleşme olduğunu bize gösteriyor. Bu anlamıyla yeni tip kaplıca buğdayın Yumuktepe üzerinden Anadolu içlerine, İstanbul ve Balkanlar üzerinden Avrupa’ya doğru yayıldığını söyleyebiliriz.”
“Antik DNA çalışması yaptık”
‘Triticum spelta’ buğdayın tarımının, genel arkeobotanik literatüründe Tunç Çağı’nda yapıldığının düşünüldüğünü ifade eden Ulaş, “Ama burada bulduğumuz, yine İstanbul Yenikapı’da bulduğumuz bazı buğday türlerini morfolojik olarak ayırt etmekte güçlük çektik. Bunun üzerine ODTÜ’de moleküler biyoloji bölümündeki Prof. Dr. Zeki Kaya ve ekibiyle antik DNA çalışması yaptık ve Yumuktepe’de yine ‘Triticum spelta’ buğdayını tespit ettik. Bu iki buğdayın da aslında benzer özellikleri var. Neolitik dönem tarımına ilişkin daha önce bilinen ve kabul edilen birçok teoriyi değiştirmesi açısından oldukça önemli veriler olarak karşımıza çıkıyor” dedi.
“Kültürlerin buluşma noktası olduğunu söyleyebiliriz”
Yeni dönem çalışmalarında neolitik dönem tarımının anlaşılması açısından bir odaklanmanın söz konusu olacağına belirten Ulaş, daha ayrıntılı çalışmalar yapacaklarını kaydetti. Hem arkeobotanik, hem de moleküler biyolojiyi kullanarak daha ayrıntılı bilgilere ulaşmaya çalışacaklarını vurgulayan Ulaş, “Yumuktepe’de kesintisiz olarak yaklaşık olarak 9 bin yıllık bir yerleşme söz konusu. Tüm bu tarihi süreçler boyunca aslında bugün nasıl Mersin kenti, liman kenti olarak biliniyor. Mersin aynı zamanda kültürlerin kavşak noktası. Bütün tarihi süreç boyunca biz Mersin’in Yumuktepe özgülünde bu rolü oynadığını biliyoruz. Hem Suriye ile hem Güneydoğu Anadolu Bölgesi ile hem Orta Anadolu ile hatta Akdeniz ve yine Avrupa’yla kültürel anlamda bir etkileşimin olduğunu, neolitik döneminden itibaren bu etkileşimin devam ettiğini biliyoruz. 8. ve 13. yüzyıla tarihlenen Bizans tabakasında; özellikle son dönemlerinde hem Suriye hem de Mısır’daki Türk İslam devletleriyle etkileşim içerisinde olduğu, Fatimi’lerle iletişim içerisinde olduğunu yani bütün bu tarihi süreç içerisinde günümüzde olduğu gibi bu kültürlerin bir buluşma noktası, kavşak noktası olduğunu söyleyebiliriz” dedi.
Kaynak: İHA