Adana’da termometreler 38 dereceyi gösterse de, vatandaşların ifadesine göre hissedilen sıcaklık 45 dereceyi aşıyor. Kavurucu yaz günlerinde gölgelik alanlara sığınan Adanalıların kimisi bu sıcağa “alışkınız” diyor, kimisi ise “geçim de serinlik de artık lüks” diyerek tepki gösteriyor. Atatürk Parkı’nda mikrofon uzattığımız üç vatandaşın anlattıkları, Adana’daki sıcaklığın yalnızca havayla sınırlı olmadığını gösteriyor.

Fatih Öztürk: “38 gösteriyor ama en az kırk beş!”

Adana’da doğup büyüdüğünü söyleyen Fatih Öztürk, bu yazın geçmiş yıllara göre çok daha ağır geçtiğini belirtiyor, “Adana’daki sıcaklar aşırı derecede arttı. Bu bize müthiş zarar veriyor. Ben alerjik bir insanım, akşamları uyuyamıyorum. Klima da çalışsa yetmiyor. Şu an dışarıdayım çünkü çalışıyorum. Parktaki WC’ye geldim, elimi yüzümü yıkadım. Sahada çalışan arkadaşlarımın durumu daha da kötü. Allah yardımcıları olsun.”

Sıcaklığın resmi ölçümlerden çok daha fazla hissedildiğini söyleyen Öztürk cümlelerine şöyle devam etti, “Termometre 37-38 diyor ama hissedilen asla bu değil. Bence 43-44’ten aşağı değil. İnsanlar gölgelere kaçıyor. Çalışanlar için çok zor bir durum bu. Devlet veya belediyeler bu işe bir çözüm bulmalı. Yaz aylarında mesai saatleri 6 saate düşürülebilir. Sekizde gelen bir çalışan, öğlen ikide evine dönebilmeli. Bu sıcaklarda başka türlü yaşanmaz.”

Şükrü Çelik: “Sabah parka geliyoruz, akşam evlere dağılıyoruz”

70 yaşındaki emekli Şükrü Çelik ise Adana sıcağının bir de ekonomik yönünü anlatıyor. Yayla ya da deniz tatili gibi serinleme imkânlarının emekliler için neredeyse imkânsız hale geldiğini söylüyor: “Emekli maaşı ortada. Ne yaylaya gidebiliyoruz, ne denize. Mecbur parklara geliyoruz. Burada gölge altında oturuyoruz, akşam olunca evlere dağılıyoruz. Bir çay içmek bile lüks oldu, 15-20 lira olmuş. Emekli adam ne yapsın?”

Sıcaklıkların sağlığı da tehdit ettiğini belirten Çelik, yaşını hatırlatarak ekliyor:
“Yetmiş yaşındayım. Bu sıcaklar tabii ki etkiliyor. Etkilememesi mümkün değil. Oturduğumuz yer de sıcaktan kavruluyor. Ama başka gidecek yerimiz yok. Emekli dışarı çıkınca gölge arıyor, bir bardak su bile lüks oldu.”

Adanalı vatandaş: “Kendini gölgeye atan kurtarır”

Bir diğer Adanalı vatandaş ise biraz daha alışkın bir tavırla sıcağa direndiğini söylüyor:
“Ben Adana çocuğuyum. Bu sıcağa alışkınız ama astım hastasıyım iş yapmadığım için fazla etkilemiyor. Mecbur kalmadıkça dışarı çıkmıyorum. Yazın insanlar ne yapar? Serin yer arar. Gidemeyen parka gelir, bir ağacın altına oturur bizde onları yapmaya çalışıyoruz.”

Yayla ve denize gidemeyenlere çözüm önerisi de getiriyor: “Adana’nın ırmak kenarları var. Taşköprü’den Balcalı’ya kadar nehir şeritleri var. Orada insanlar mangal yakıyor, suya giriyor. Bizim Adana cennet aslında. Kendini kıyıya, kenara atan bir şekilde serinliyor. Herkes kendi çapında bir çözüm buluyor” diye ifade etti.

Muhabir: Çağlacan Kurt