Arabesk müziğin mahzun sesi Ferdi Tayfur… O, sadece şarkı söylemedi; bir dönemin hüzünlerini, hayal kırıklıklarını ve özlemlerini de dile getirdi. Adana’nın Sarıçam ilçesinde açılan Ferdi Tayfur Sanat Merkezi ve Müzesi, işte bu duyguların somut bir mekâna dönüştüğü yer oldu.
ZAMAN TÜNELİNDE BİR YOLCULUK
22 dönümlük geniş bir alana kurulan bu merkez, aslında bir zaman tüneli gibi. Emmioğlu Yazlık Sineması’ndan Nisan Yağmuru Müzik Kütüphanesi’ne kadar her köşe, Ferdi Tayfur’un hayatından bir iz taşıyor. Bir yanda Kır Çiçekleri Sanat Atölyesi’nde resim yapan çocuklar, diğer yanda kafeteryada çalan “Ben de Özledim” eşliğinde sessizce ağlayan ziyaretçiler… Ve kimse bu gözyaşlarını garipsemiyor. Çünkü burası, duyguların serbest bırakıldığı bir yer.
HAFIZAMIZA KAZINAN SES
Plaklar, sahne kıyafetleri, film afişleri… Hepsi bir dönemin tanığı. Ama en çok da o ses:
“Çeşme başında bekliyorum, gelmeyeceğini bile bile…”
O ses, hâlâ içimizde bir yerlerde çalıyor. Bu müze, yalnızca geçmişi hatırlatmıyor; bugüne de sesleniyor. Çünkü biz hâlâ özlüyoruz, hâlâ yanıyoruz.
ARABESK: BİR AĞIT DEĞİL, DİRENİŞ
Çoğu zaman hüzünle anılan arabesk müzik, aslında halkın duygusal direnişidir. Ferdi Tayfur’un müziği de tam olarak bunu hatırlatıyor. Onun sesiyle büyüyen nesiller için bu müze, bir vefa mekânı… Yeni kuşaklar içinse keşfedilecek bir hazine.
ADANA’YA YOLUNUZ DÜŞERSE…
Adana’ya gelenlere bir önerim var: Bu müzeye mutlaka uğrayın. Belki bir şarkıda kendinizi bulur, belki bir gözyaşında geçmişinizi hatırlarsınız. Çünkü Ferdi Tayfur’un müziği sadece kulaklarda değil, hâlâ kalbimizin en derin yerinde çalıyor.