Önemini birkaç cümleyle özetlemek gerekirse, bir merkez ilçe kaymakamı şehrin kaderini belirleyen en önemli devlet temsilcilerinden biridir. Devletin adaletini, merhametini ve gücünü bir arada taşıyan bu makam, şehre huzur ve güven getiren mihenk taşıdır. Kaymakamlar; fakirden zengine, mağdurdan yetime, engelliden yaşlıya kadar herkesin güvencesi konumunda yer alırlar. İlçenin her kurum ve kuruluşunun işleyişinden, güvenliğinden ve düzeninden sorumludur. Kaymakamlık makamı, halkın devlete duyduğu güvenin temelidir… Kısa süre önce, Adana’nın 4 büyük ilçesinden biri olan Çukurova’ya atanan yeni kaymakam Hakan Alkan’ı makamında ziyaret ederek, hem ‘hayırlı olsun’ temennilerimizi ilettik hem de kendisini tanımak ve tanıtmak adına birkaç soru yönelttik. Zaman ayırdıkları için kendilerine teşekkür ediyor ve yeni görevlerinde başarılar diliyoruz.
KISACA SİZİ TANIMAKLA SOHBETİMİZE BAŞLAYABİLİR MİYİZ? HAKAN ALKAN KİMDİR?
2002 yılında İçişleri Bakanlığının açmış olduğu Kaymakamlık sınavını kazanarak 2003 yılında Kastamonu Kaymakam adayı olarak mesleğe başladım. Kastamonu Çatalzeytin ve Pınarbaşı Kaymakam Vekilliği, Isparta Aksu Kaymakam Vekilliği görevlerinde bulundum . Bir yıl Almanya-Schwäbisch Hall’deki Goethe-Institut Dil Kursu’nda eğitim aldım. Asaleten; Konya Akören, Tunceli Çemişgezek, Rize Fındıklı, Van Vali Yardımcılığı, Denizli Serinhisar, Çorum Osmancık ve Kütahya Gediz kaymakamlığı görevlerinde bulundum. 28.05.2025 tarihinde ise Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle Adana’nın Çukurova Kaymakamlığına atandım. Evli ve 3 çocuk babasıyım. Orta derecede Almanca ve İngilizce bilmekteyim.
ADANA’YA TAYİN EDİLDİĞİNİZİ ÖĞRENDİĞİNİZDE NELER HİSSETTİNİZ?
Daha önce hiç gelmemiş olmama rağmen, Adana yakından takip ettiğim bir şehirdi. Burada görev yapmış dostlarımla yaptığımız sohbetlerde sık sık bahsi geçiyordu ve merak da ediyordum doğrusu. Her tarafını gezme imkanım henüz olmadı; ama Çukurova’nın gelişmişliği beni etkiledi diyebilirim. Ankara’nın Çankaya’sına benzetiyorum burayı. İnsanları çok sıcakkanlı. Burada bulunmaktan ve buraya hizmet verecek olmaktan son derece mutluyum.
ÇALIŞMA PRENSİBİNİZİ NASIL TANIMLAYABİLİRSİNİZ?
Adana’da, mevcut ve önceki valilerimizin ve kaymakamlarımızın çalışmalarını incelediğimde, bir çoğunun unutulmaz izler bıraktığını fark ettim. Her zaman halkın içinde olmuş, makam odalarına sıkışıp kalmamışlar. Bende aynı prensiplere sahip bir mülki amirim. İlçeleri, köyleri, mezraları, çarşıları gezerek, halkın derdini birinci ağızdan dinlemeyi; bürokrasiye takılmadan, doğrudan vatandaşla temas etmeyi ve onların dertlerini çözmek için irade göstermeyi ilke ediniyorum. Devletin şefkatli yüzünü göstermek kadar, otoritesini de hissettirmek gerekiyor. Halkın yanında dururken, kurumlardaki ve yaşamın her alanında ki disiplini sağlamak gerekir. Kimsenin devletin gücünü suiistimal etmesine izin veremeyiz. Bir yerde gevşeklik ve laçkalık varsa üzerine gitmek gerek. Kaymakam demek devlet demektir. Devletin gücünü ve merhametini bir arada taşımaya özen göstereceğim. Mazlumun hakkını savunurken, kamu düzenini bozanlara fırsat vermeyeceğiz. Bulunduğum makamının halkın gözündeki itibarı ne kadar yüksekse, ilçedeki huzur ve düzen de o kadar sağlanır. Kamu kurumları, sivil toplum kuruluşları, muhtarlarımız ve siyasi partilerin temsilcileri ile işbirliği içerisinde, sayın valimizin emir ve talimatları doğrultusunda, ortak akılla hareket ederek gece-gündüz demeden sorunların çözümü noktasında hep birlikte çalışacağız. Üreteceğimiz projeler ile Çukurova daha nezih ve daha da yaşanılabilir bir ilçe haline gelecek.
ÖNCEKİ KAYMAKAMIMIZIN BAŞLATTIĞI PROJELERİ SÜRDÜRECEK MİSİNİZ?
Devlette devamlılık esastır. Önceki kaymakamımızın başlattığı işleri yarım bırakmadan tamamlayacağız. İlçemizde bulunan kamu arazilerinin işgalinin tespiti, gelen ihbarların değerlendirilmesi, kıyı kenar çizgisinde kalan işgallerin tespit edilmesi ve sonlandırılması amacıyla yapılan çalışmalar hız kesmeden devam edecek.
SON OLARAK, ÇUKUROVA HALKINA BURADAN NELER SÖYLEMEK İSTERSİNİZ?
İnsanlarla iç içe olmayı, insanların dertleriyle dertlenebilmeyi, onları dinlemeyi ve iletişim kurmayı seven biriyim. Özellikle son on beş yılda yönetim anlayışı çok değişti. Her şey insan odaklı, vatandaş odaklı oldu. İnsanlar artık sizlere daha kolay ulaşmak istiyorlar, sıkıntılarını daha kolay dile getirmek istiyorlar. Eskiden büyüklerimiz anlatırdı,“Valla biz Kaymakamın yanından bile geçemezdik, ne demek odasına girmek!” derlerdi; ama şuan ki geldiğimiz noktada her vatandaşımız Kaymakamla gelip oturabiliyor, sohbet edebiliyor... Makamın kapısı herkese açık. Burası devletin makamıdır. Çünkü bu insan odaklı bir iştir, insanlarla iş yapıyorsunuz. Özellikle buraya gelen insanlara şu hassasiyeti gösteriyorum: Bu insan, “Bir sorunum var.” diye benim makamıma gelmişse demek ki gerçekten bir sorunu var ve çözememiş. Benden yani devletten umudu var ve bir şey bekliyor. O yüzden de buraya gelen insanlar; genelde bazı sorunlarını, sıkıntılarını çözmek için gelen insanlardır. Belki de son umudu biz olduğumuzu düşünerek gelen bu insanları, sabır ile dinlemek gerekiyor; yani “sabırlı olmak” gerekiyor. En önemlilerinden birisi de budur. Farklı farklı yerlerde görev yapıyorsunuz. Bu da farklı farklı özellikteki, kültürdeki, inanıştaki insanlarla bir arada olmanızı sağlıyor. Bu da değişime açık olmanızı gerektiriyor. Vatandaşla empati kurmanızı gerektiriyor. Vatandaşlarımızın teveccühünü ve dualarını alabilmek bizim için çok önemli.