Siyaset

CHP’nin "Terörsüz Türkiye" komisyon şartları belli oldu

Cumhuriyet Halk Partisi, Meclis’te kurulması planlanan “Terörsüz Türkiye” Komisyonu’na katılım için birtakım ilkeler sıraladı. Eşit temsilin sağlanmaması durumunda komisyona üye vermeyeceklerini açıklayan CHP, demokratikleşme, hukuk devleti ve özgürlükler konusunda net taleplerde bulundu.

CHP'den katılım için dikkat çeken şartlar

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde çalışmaları başlatılan ve “Terörsüz Türkiye” adı verilen yeni komisyon gündemdeki yerini korurken, CHP'den katılım için dikkat çeken şartlar geldi. Parti, komisyonun sadece güvenlik merkezli değil, aynı zamanda demokratikleşmeyi temel alan bir anlayışla çalışması gerektiğini vurguladı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), “Terörsüz Türkiye” Komisyonu’na katılım konusunda ilkelerini kamuoyuyla paylaştı. Partinin sosyal medyada da duyurduğu maddelerde, komisyonun amacı ve yapısına ilişkin ciddi çekinceler yer aldı. CHP, komisyonda eşit temsil veya nitelikli çoğunluk sağlanmadığı takdirde çalışmalara katılmayacağını duyurdu.

CHP’nin belirlediği şartlar şöyle sıralandı:

  • Şehit ve gazilerin ailesi dikkate alınmalı.

  • Demokratikleşme öncelikli hedef olmalı.

  • Ekrem İmamoğlu’nun tutukluluk süreci komisyon gündemine alınmalı.

  • Tutuklu siyasetçiler serbest bırakılmalı.

  • Kayyum uygulamalarına son verilmeli.

  • Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına uyulmalı.

  • Basın ve ifade özgürlüğü güvence altına alınmalı.

  • Sosyal medya paylaşımları tutuklama gerekçesi olmamalı.

  • Cumhurbaşkanına hakaret suçlamaları bir baskı aracı olarak kullanılmamalı.

Parti yetkilileri, komisyonun yalnızca güvenlik politikalarıyla sınırlı kalmaması gerektiğini, aynı zamanda ifade özgürlüğü, hukuk devleti, adalet ve toplumsal barış gibi alanlarda da kapsamlı bir yaklaşım geliştirmesi gerektiğini belirtti.

CHP ayrıca, komisyonun adının “Toplumsal Barış, Adalet ve Demokratik Mutabakat Komisyonu” olarak değiştirilmesini önerdi. Bu öneriyle, çalışmaların yalnızca terörle mücadele değil, daha geniş bir toplumsal uzlaşı çerçevesinde yürütülmesi gerektiği ifade edildi.