Adana, bir kez daha sinemanın başkenti… 32. Uluslararası Altın Koza Film Festivali yalnızca bir sanat etkinliği değil; aynı zamanda barışa, özgürlüğe ve umuda yapılan bir çağrı.
Bu yılın mottosu çok anlamlı: “Sinema barıştır, özgürlüktür, umuttur.” Gerçekten de sinema sadece perdeye yansıyan karelerden ibaret değil. O, insanların hikâyelerini duyurabildiği, duygularını paylaşabildiği ve dünyayı yeniden anlamlandırabildiği güçlü bir mecra.
RAKAMLARIN DİLİYLE FESTİVALİN GÜCÜ
Bu yıl festivalde 190 film, 400 gösterim yapılacak. Geçen yıl açık hava sinemalarında 120 bin, salonlarda 40 bin izleyici ağırlanmıştı. Bu yıl hedef 150 bin açık hava izleyicisi. Bu rakamlar, Adana’nın sinemaya olan tutkusunun en somut göstergesi.
SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK VE SOSYAL SORUMLULUK
Festival yalnızca filmlerle değil, toplumsal sorumluluk bilinciyle de öne çıkıyor. Dezavantajlı bölgelerden 5 bin öğrenci sinemayla buluşturulacak ve her biri adına bir fidan dikilecek. Festival materyallerinin tamamı geri dönüştürülebilir olacak. Yani sinema artık sadece izlenen değil; doğaya, topluma dokunan bir deneyime dönüşüyor.
EDEBİYATLA KURULAN KÖPRÜ
Edebiyat Uyarlaması Uzun Metraj Senaryo Yarışması’nda finale kalan 5 senaryo, sinema ile edebiyat arasındaki köprüyü daha da güçlendiriyor. Bu yarışma, genç senaristlerin önünü açarken edebiyatın derinliğini beyazperdeye taşıyor.
KOKTEYL YOK, FİLM VAR
Bu yıl bir yenilik daha var: Otel kokteylleri iptal edilmiş, bütçe doğrudan filmlere aktarılmış. Bu karar, festivalin halkla daha doğrudan buluşmasını sağlayacak. Sinema artık yalnızca belli bir kesimin değil, sokaktaki insanın da hikâyesine ortak olacak.
Altın Koza, bir festival olmanın ötesinde bir kültür hareketi. Sinemanın toplumsal gücünü hissetmek, umudu, barışı ve özgürlüğü yeniden hatırlamak isteyen herkesin yolu bu yıl da Adana’dan geçmeli.