Adana’da pamuk hasadı başladı. Tarlalarda traktörler çalışıyor, çırçır fabrikaları yeniden canlanıyor. Fakat bu canlılığın ardında derin bir sessizlik var. Bir sessizlik ki aslında çığlık atıyor: üretim azalıyor, çiftçi yoruluyor, gençler toprağa sırtını dönüyor.
BEYAZ ALTINDAN BORÇ BATAĞINA
Bir zamanlar “beyaz altın” olarak anılan pamuk, Adana’nın bereketli topraklarında hem geçim kaynağı hem de gurur vesilesiydi. Bugün tablo bambaşka. Ekim alanları her geçen yıl daralıyor. Mazot, gübre, ilaç… Her şey pahalı. Ürün fiyatları yerinde sayıyor. Çiftçi, her sene biraz daha az ekiyor; çünkü her sene biraz daha fazla zarar ediyor.
VERİMLİLİK YERİNİ UMUTSUZLUĞA BIRAKIYOR
Tarımda teknoloji konuşuluyor ama sahada hâlâ geleneksel yöntemler hâkim. Bu da hem maliyeti artırıyor hem de gençleri uzaklaştırıyor. Gençler artık tarlada değil, şehirde iş arıyor. Onlar için tarım, geleceği olmayan bir uğraş haline geldi. Oysa bu topraklar sadece ürün değil, kimlik de yetiştiriyor. Adana’nın tarımı çökerse, kültürü de eksilir.
PAMUK STRATEJİK BİR ÜRÜN
Pamuk sadece tekstil için değil, yerli üretimin stratejik bir parçası. İthalata bağımlı olmak, ekonomik ve politik riskleri beraberinde getiriyor. Yerel üretimi desteklemek, sadece çiftçiyi değil, ülkenin geleceğini de korumak anlamına geliyor.
POLİTİKALARIN DEĞİŞMESİ ŞART
Devletin tarım politikaları artık sadece destekleme ödemeleriyle sınırlı kalamaz. Eğitim, teknoloji, pazarlama ve genç çiftçilerin teşviki gibi alanlarda kapsamlı bir dönüşüm gerekiyor. Özellikle Adana gibi tarımın kalbi olan şehirlerde bu dönüşüm başlamazsa, pamuk tarlaları bir gün tamamen sessizleşebilir.
HALA UMUT VAR
Bugün pamuk tarlalarında hâlâ umut var. Ama bu umut, sessizce yardım bekliyor. Adana’nın tarımı, sadece çiftçinin değil; hepimizin meselesi. Çünkü bu topraklar yalnızca ürün değil; gelecek de yetiştiriyor.